Ankara’nın karikatürleri

Devlet adına magandalık ve tacizcilik caiz mi? Danıştay’ın tesettürlü kimliğe yönelik bozma kararının gerekçesini, bir de bu soru eşliğinde okuyun.

Magandalık, çirkin bir şey. Bu uyduruk bir kelime. Karikatürist Hasan Kaçan’ın bitirim kardeşi Metin Kaçan, “Ben uydurdum bu kelimeyi” demişti. Argoydu, şimdi Türkçe’ye yandan girerek bir yer işgal etti. Bu kelimeyi eskiden “dayılık”, “dayılanma”, “külhanbeyilik”, “kabalık”, “şirretlik”, “ayılık” gibi kelimeler karşılardı.

Biri, sokakta giderken eşinizin, kızınızın, annenizin, kız kardeşinizin başörtüsünü almaya kalksa, ne yapmış olur?

Cevabı açık: Magandalık yapmış olur. Dahası, saldırdığı örtü olduğu için, tacizcilik etmiş olur.

Soru şu: Devlet adına magandalık ve tacizcilik caiz mi?

Danıştay’ın tesettürlü kimliğe yönelik bozma kararının gerekçesini, bir de bu soru eşliğinde okuyun.

Karar bir hukuk cinayeti. Gerekçe ise tam da “özrü kabahatinden büyük” sözünü hatırlatan cinsten. Başörtülü öğretmen sokakta başını örtmekle çocuklara kötü örnek oluyormuş.

İşte bu sözün bittiği yer.

Danıştay 2. Dairesi’nin bu gerekçeye imza atan üyeleri suç işlemektedirler.

1. Kendilerini “kanun koyucu” yerine koyarak yetkilerini kötüye kullanmışlardır. Bu, Meclis’e hakarettir. Meclis eğer kendi alanına yapılan bu tecavüze sessiz kalacaksa, bu milletten aldıkları oylar onlara haramdır. Meclis daha kendi hakkına sahip çıkmaktan acizse, kendilerini oraya getiren milletin hak ve hukukunu nasıl koruyacaktır?

2. Başlarını örten milyonlarca Müslüman kadına hakaret ederek suç işlemişlerdir. “Kötü örnek” demek, ne demek? İçki içenler, kumar oynayanlar, zina yapanlar kötü örnektir. Magandalık yapanlar, tecavüz edenler kötü örnektir. Allah’ın emrini yerine getirenleri “kötü örnek” ilan eden mahkeme üyeleri, İslâm’a hakaret etmektedirler. Bu, Danimarka’daki karikatürlerden daha berbat bir hakarettir bu dine ve bu dinin müminlerine.

3. Kendi malum ideolojilerini kararlarına yansıtmakla “görevi kötüye kullanma” suçu işlemişlerdir. Et kokarsa eti tuzlarlar, ya tuz kokarsa? Bu tuzun koktuğu yerdir. İnsanlar haksızlığa ve hakarete uğrarsa, mahkemeye başvurur. Ya haksızlık eden ve hakaret eden bizzat adalet dağıtması gerekenlerse, ne yapar?

Şimdi bu ülkeyi yönetenlerin cevaplamaları gereken soru şudur: Hakimlerin ideolojik takıntılarından bu milleti koruyacak bir merci var mıdır? Hakimler de insandır, elbette kendi inançları, ideolojik dogmaları, takıntıları, angajmanları vardır. Fakat bunları, verdikleri kararlara karıştıramazlar. Eğer ideolojik takıntıları verdikleri kararlarda etkili oluyorsa, onlara “hakim” değil, “hasım” demek lazım. “Hasmın kadı olursa yardımcın Allah olsun” diye bir söz vardır. Bu ülkenin başını örten milyonlarını bu “hakim” elbisesi giymiş “hasım” kişilerin elinden kim kurtaracak? Bu milleti top yekun atıp yeni bir millet ithal edemeyeceğimize göre, geriye iki şey kalıyor: Ya Türk yargı sistemi ideolojik yandaş olan hakimlerden kurtulacak, ya da onlar kafalarını değiştireceklerdir.

4. Bu karara imza atan üyeler resmen bölücülük suçu işlemektedirler. Çünkü ülkenin kadın nüfusunun kahir ekseriyeti örtülüdür. Örtülüye hakaret, milyonlarca dindar kadına hakarettir. Aynı zamanda, “örtülüler” ile “örtünmeyen” kadınlar arasına nifak tohumları saçmaktır. Bu ülkenin vatandaşlarını “kötü örnekler-iyi örnekler” gibi oldukça öznel ve keyfi bir ayrıma tabi tutmaktır.

Yavuz Donat, herkesin merak ettiği soruyu sormuş: “Danıştay bu kararı Asker’in talimatı üzerine aldı deniliyor?” diye. Danıştay başkanı bunu reddediyor. “Yargı talimat almaz, telkinde bile bulunulamaz” diyor. İnanalım mı? Eğer öyleyse, 28 Şubat’ta brifing alırken bu celadeti neden göremedik?

Bütün bunlar bir yana: Bu karar, bu ülkedeki başörtüsü zulmünde aslında söz söyler gibi görünen Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargı, Meclis, Siyaset vs. gibi kurumların söz sahibi olmadıklarını göstermeye yeter de artar. “Peki, ama söz söyler gibi görünüyorlar?” diyecekseniz, haklısınız. Söyler gibi yapıyorlar. Söylettiriliyorlar. Söylettirenler kim?

Bu ülkeyi “Kurtlar Vadisine” sokup, sahte hamasetlerle ürettikleri sahte kahramanların sırtından prim toplayanlar kimlerse, onlar.

Yahu şu memlekette bir anaokulu öğretmeninin kimliği bile onların gözünden kaçmıyor. Kurtlar Vadisi filmi icazetsiz olabilir mi? Dizisinde de, filminde de başını tesettüre uygun kapatan bir tek karakter görülmemiş. Yani, birilerinin seküler amentüsüne uygun hale getirilmiş. Ama Vadi’nin “artistleri” şimdiden “Milli Kahraman” olmaya aday. “Toplum mühendisliğinin” bu kadarına da pes doğrusu!

Birileri “kahraman” icat etmeye başladı mı, gözünüzü dört açacaksınız. Yoksa “Eyvah! Biz sahte kahramanı alkışlarken, birileri malı götürmüş!” diye dert yanarsınız.

Sözün özü: Siz Danimarka’nın karikatürlerinden önce, Ankara’nın karikatürlerine bakın.ve tacizcilik caiz mi? Danıştay’ın tesettürlü kimliğe yönelik bozma kararının gerekçesini, bir de bu soru eşliğinde okuyun.

Yorum Yaz