Ansiklopedilerim geleli çok oldu

Filistin asıllı Mısırlı Profesör Abdulvehhab el-Mesirî’nin, büyük bir yardımcı kadro ve çeyrek yüzyıllık çabasının bir ürünü olan Yahudi Yahudilik ve Siyonizm Ansiklopedisi, Mısır devlet başkanı tarafından açılışı yapılan bir gala ile ilim ve kültür dünyasının istifadesine sunulduğunda, uluslararası kamuoyunda -yılın kültür olayı- olarak nitelenen bu çalışmayı, biz de bu sütunda Türkiyeli okuyucuya duyurmuştuk…

Uluslararası basında, alanında uzman isimlerin ansiklopedi hakkında yazdığı makalelerden yola çıkarak kaleme aldığımız söz konusu yazıda, ısmarladığımız bu ansiklopedi gelince, içeriğiyle bir kez daha ele alacağımıza da söz vermiştik. Aslında ansiklopedi geleli çok oldu; fakat bugüne kadar ele almak kısmet olmadı.

El-Mesiri, eserini tanıtırken, ansiklopedi yazımını iki kategoride değerlendiriyor: 1. Kurucu ansiklopedi, 2. Malumat ansiklopedisi. Kendisininkini, malumat ansiklopedisi olarak değil, yerleşik paradigmaları sorgulayıcı ve bilgiyi yeni paradigma üzerine inşa eden –te’sîsî ansiklopedi- olarak tanımlıyor. (1/35)

Gerçekten de, el-Mesiri, sorgulayıcı yaklaşımı ve engin tecessüsüyle judeo-grek felsefesi üzerinde yükselen Batılı paradigmaları sorgulayarak işe başlıyor. Bu nedenli 8 ciltlik ansiklopedinin 400 sayfalık 1. Cildini sırf teoriye ayırmış.

Mesela, bu çerçevede Derrida’yı ve onun yapı çözümcü hermenötiğini (Derrida ve Hermenötik sayfalar tutan iki başlık altında detaylıca irdelenmiş) işliyor ve kendisi de tüm Judeo-Grek temeline dayalı terim ve kavramları yapı çözümü yöntemiyle sil baştan ele alıyor. Sadece terim ve kavramlar düzeyinde kalmıyor el-Mesiri bu yöntemi kullanırken, aynı zamanda, o terim ve kavramlar üzerine bina edilen düşünceleri de çözüyor ve kendince olması gereken yerine yerleştiriyor.

Bu alanda verdiği ilk Arapça eseri olan “Tarihin sonu: Siyonist Düşüncenin Yapısı Alanındaki Araştırmalara Giriş” adlı kitabını hazırlarken “Kibbutz”, “Ben Gorion” gibi maddeler üzerinde sil baştan uzun uzun durduğunu dile getiriyor. (1/33)

Bu arada ilginç bir şey daha söyler el-Mesiri: “1984 yılına geldiğimde, ilmi hayatımın en önemli gerçeklerinden biriyle karşılaştım… Polonya tarihi bilinmeden modern Yahudi tarihi ne bilinebilir, ne yazılabilir.”

Konu üzerinde çalışmaya başladıktan 12 yıl sonra keşfettiği bu gerçek üzerine, tüm mesaisini Polonya Yahudi aileleri -özellikle de Ukrayna’da yerleşik olanlar- üzerinde yoğunlaştırır. Çünkü o, bilim, ekonomi ve siyasi alanda modern zamanlara damgasını vurmuş ünlü Yahudilerin hep Polonyalı Yahudi ailelere mensup olduğunu hayretle müşahede eder. Bu keşfi kadar, onun Siyonizm’in doğuşunda romantik bir rol üstlenen bir tür Yahudi mistisizminin el kitabı “Kabbala Loriya”yı ve onun mistik yazarı “İshak Lori”yi keşfeder. (1/32 vd.)

Ansiklopedisinin, teoriye ayırdığı ilk cildinde Kapitalizmi ve Sosyalizmi derinliğine inceleyen el-Mesiri şu tespiti yapar: “İkisi de laik tabiatlı ideolojilerdir çünkü ikisi de maddeci ve seküler bir dünya görüşünden neş’et etmişlerdir.” (1/234) el-Mesiri, şu tespiti yaparken meselenin can damarını yakalamıştır: “Tanımlamacı laisizm, sadece Avrupa’yı değil, tüm dünya tarihini tanımlama (tanıma değil Mİ) çabasına girdi.” Bu çabanın aynı zamanda bir “kutsaldan arındırma çabası” olduğunu da dile getiren Mesiri (1/235) modern bilimlerin –üfürükçü- tabiatını da şu cümlelerle dile getiriyor: “Dondurulmuş dışsal ve maddi –gerçekliklerin- gözleminden elde edilen veriler önce varsayıma, sonra “teori”ye, ve en sonunda “bilimsel” bir “yasa”ya dönüştürüldü…” (1/237) Bilimsel gerçekliğin yegane ölçütünün, maddi doğa yasaları olduğunun modernite tarafından ilanını seküler dünya görüşünün eseri sayan el-Mesiri, bu anlamda bir laisizmi ise “Maddî panteizm” olarak niteler. (1/239)

El-Mesiri, bu sapmanın izini sürerek, bu paradigmanın sonunda gelip dayandığı yerin “insanı maddeye, forma indirgeme” (naturalizasyon) olduğunu söyleyerek, bu sapmayı şöyle formüle eder: “İnsan: maddedir; maddeninse amacı olmaz…” Ona göre bunun adı “küresel değersizleştirme” (Tahyidi’l-alem neutralization of the world)’dir.

Bu tespitler üzerinde, yaşadığımız ülke ve bu ülkenin resmi ideolojisi bağlamında bir de siz düşünün bakalım; belki bazı tanıdık noktalar yakalayabilirsiniz.

Bu konuya devam edeceğiz.

( 14 Nisan 1999 )

 

Yorum Yaz