Başörtüsü yasağı ve gayr-ı müslim Türkler sorunu

Dedelerimiz haklı çıktı.

Onlar, Tanzimat’tan bu yana kendi değerlerine yabancılaşmış bir kısım yönetici seçkin eliyle gerçekleştirilen her türlü toplum mühendisliği çabasına, “dinimizle bağımızı koparacaklar” diye soğuk bakmışlar ve tavır koymuşlardı.

Demek ki, gerçekten engin bir basiret ve feraset sahibiymişler. O gün onları, çocuklarını okula göndermedikleri için sopalayanlar, bugün onların torunlarını okula geldikleri için sopalıyorlar.

İnsanlıkla, hukukla, kanunla, yasayla ve anayasayla hiçbir alakası olmayan başörtüsü yasağı, sıradan bir yasak olmaktan çıkıp bir genç kız katliamına dönüşme yolunda…

Üç buçuk yıl önce, bir memur babanın dişinden tırnağından artırdıklarıyla okumaya çalışan fakat tesettürlü olduğu için okuluna alınmayan bir genç kızla ona göz-kulak olmak için kocasını ve diğer çocuklarını memlekette bırakıp gelen anası yanıma gelmişlerdi.

İkisi de hıçkırıklara boğulmuşlar, tutunacakları bir dal arıyorlardı.

Teselli etmeye çalışmıştım.

Teselli edebilmiş miydim gerçekten?

Bu kundaklanmış ve ezilmiş yürekleri kim teselli edebilirdi ki?

Geçenlerde, o kızın sınıf arkadaşlarından olan, şimdilerde çoluk çocuğa karışmış bir hanım geldi yanıma. Bir zamanlar hıçkırıklarına şahit olduğum o ana-kızı hatırlattı ve ardından beni derinden sarsan şu haberi verdi:

“İşte o kız, girdiği depresyondan çıkamayıp çıldırdı!”

Evet, yanlış duymadınız; yüzbinlerce üniversite adayı arasında yarışa girip, ipi başarıyla göğüsledikten ve dar gelirli ailesinin dişinden tırnağından artırdıklarıyla okuduğu fakültenin yarısına geldiğinde inandığı için kapının önüne bırakılan o kız, bu yüzden depresyona girmiş ve aklını yitirmiş.

Yasakçı beyler, sevinin!

İnsanlık dışı, hukuk dışı yasaklarınızla bir genç kızı çıldırtmayı başardınız!

“Gözünüz aydın olsun!” mu diyelim? “Kına yakın!” mı diyelim? “Helal olsun!” mu diyelim? “Haram olsun!” mu diyelim. “Bu milletin sırtından yedikleriniz gözünüze dizinize dursun!” mu diyelim?

Ne diyelim size?

Size ne desek yakışır. İşte eseriniz… Karaya oturmuş bu ülkeyi getirdiğiniz noktayla övünebilirsiniz. Siyaseti kokuşmuş, ekonomisi batmış, eğitimi çökmüş, sistemi iflas etmiş, hukuku vicdanla cüzdan arasına sıkışmış, her şeyini güvenlik sendromuna feda ettiği halde güvenliğini bir türlü sağlayamamış, halkıyla kavgalı, komşularıyla kavgalı, dünyayla kavgalı bir ülke…

Bu yetmiyormuş gibi bir de halkının dinine karşı savaş aç… Onun inançlarını zedele… İnanan insanlara vebalı muamelesi yap. Ve en sonunda inandığı gibi giyinmek isteyen çocuklarını çıldırt…

Bence asıl çıldıran bu ülkeyi bu hallere getirenler olmalı. Çünkü bu tür uygulamalarla ülke, bir sendroma dönüştürülen ve başından beri bir türlü çözümlenemeyen “beka sorununu”, rejimle sınırlı bir sorun olmaktan çıkarıp “milletin beka sorunu” haline dönüştürmek gibi çılgınca bir noktaya doğru sürükleniyor.

Devlet imkanları kullanılarak açık ya da örtük bir biçimde yürütülen din karşıtı politikalar bugün milletin önüne dün hiç olmayan bambaşka bir sorun çıkarmıştır: Gayr-ı müslim Türkler sorunu…

Bunu kimse itiraf etmek istemiyor. Bu ülkede din karşıtı resmi politikaların desteğiyle Türklerden oluşturulmuş gayr-ı müslim bir azınlık sorunu, toplumu gittikçe içine çekip, “millet olma bilincini” yok eden bir kara deliğe dönüşme eğiliminde.

Bu toplumun yüreğine kafalarındaki deli gömleğini zorla geçirmeye çalışan toplum mühendisleri, bu tehlikenin farkındalar mı?

Kim bilir, belki de bunun toplumun geleceğini yok edeceğini bile bile bu mühendisliği sürdürmeye çalışıyorlar. Belki de proje başından beri buydu. Kazım Karabekir’in deşifre ettiği Ankara garındaki özel odada yapılan din değiştirme toplantısını ve orada yapılan konuşmaları hatırlamamak mümkün mü?

Eğer öyleyse, “gayr-ı müslim bir Türk azınlığı oluşturma projesi”, adım adım hedefine yaklaşıyor. Sistematik bir propaganda sonucu İslam’dan soğutulan, hatta düşman edilen genç kız ve erkekler, ruhlarında oluşan boşluğu doldurmak için yeni din arayışlarına itiliyor.

Bizzat tanıyorum, çünkü komşuluk yaptım; adamın adı Türk adı, Türkiye’de -İzmir’de- Türk bir ana-babadan doğup büyümüş, fakat kendisi papaz… Evet, yanlış duymadınız, yedi göbek Türk ve Müslüman ailelerin çocukları artık papaz oluyorlar…

Okullardaki din kültürü ders kitaplarına hiç baktınız mı? Dinleri tanıtma adı altında -birkaç sayfayla hangi din tanıtılabilir ki?- adeta körpe beyinlere dinden imandan soğutuluyor.

Yanlış anlaşılmasın, bununla devlet İslami davet yapsın, din propagandası (!) yapsın demiyorum. Gölge etmesin, anayasasında yer alan laiklik kuralının kendi bürokratları tarafından “İslam karşıtlığı” gibi algılanmasına izin vermesin, İslam’a karşı başlatılan çirkin karalama kampanyasına zımnen ya da açıktan destek vermesin yeter.

Başörtüsü yasağı, işte bu anlamda bir destektir ve bu yönüyle gayr-ı müslim bir Türk azınlığı oluşturma projesine dolaylı katkı sağlamaktadır.

Akl-ı selim sahibi herkesi bizi “millet” kılan değerler üzerinde yeniden düşünmeye davet ediyorum.

Yorum Yaz