Bende diyorum tesettürlüler Arabistan’a! (2)

Yoo! Tornistan yok. Malumların babası, “Başı bağlılar okumak istiyorlarsa Arabistan’a gitsinler” derken, hem Müslümanlar için bin vatana bedel olan mukaddes beldeleri aşağılıyor, hem tesettürle şereflenmiş kızlarımızı aşağılıyor, hem de İslami tesettürü aşağılıyordu.

Dert değil. Onun hali malum. Malumların övmesi bizi üzer, yermesi değil.

Ben de var gücümle: “Tesettürlüler Arabistan’a!” diye haykırmak istiyorum. Arabistan’a, yani Mekke’ye, Medine’ye. Dahası, Şam’a, Kahire’ye, Tahran’a, San’a’ya, Darulbeyda’ya’…

Aşağılık psikolojisi bizi mahvedecek.

Okuması engellenen tesettürlü kızlarımızın ve önleri kesilen İmam-Hatipli oğlanlarımızın ilk tercih olarak Avusturya, Almanya, Hollanda gibi Batı ülkelerine, hatta Malta, Kanada, Avustralya, Güney Afrika gibi yabancı ve uzak diyarlara gönderilmesini bir türlü içime sindiremedim.

Fedakar ve varlıklı Müslümanların paralarıyla gittiler. Viyana’nın üniversitelerini doldurdular. Batı dillerini öğrendiler. Bülbül gibi Almanca, İngilizce konuştular. Bazı sivil teşekküller onlara rehberlik yaptı. Bunların hepsi bir fedakarlıktı. Her fedakarlık, “Allah razı olsun”u hak eder. Bu da hak etti.

Fena mı oldu? Elbet fena olmadı. Ama yine de olması gereken, öncelenmesi gereken bu değildi, böyle olmamalıydı.

Niçin olmamalıydı?

Bir kere, gönderdiğimiz bu çocuklar bu ülkenin en cins çocukları. Okudukları okullarda dereceye girmişler. Zeka seviyeleri yüksek. Üniversite sınavında yüzbinleri geride bırakarak ipi göğüslemişler vs.

İşte, tam da bu nedenle olmamalıydı. Zira bu topraklarda Müslümanların en büyük ihtiyacı “âlim” ihtiyacıdır. Bu topraklar nicedir âlim kıtlığı çekiyor. Akademisyen çok, “araştırmacı-yazar” (O nasıl bir şeyse?) çok, fakat âlim kıt.

Önce cins hammadde lazım… Fakat bu ülkenin cins kafa çocuklarını ülkenin ruh köküne kibrit suyu dökmeye yeminli çok uluslu şirketleri paylaşıyor. Kendi okullarını açtılar. İnsan kaynaklarımızın kaymağını yiyorlar. Bol para, statü ve refah vaat ediyorlar. Bunların peşine takılan da onlara kapılanıyor. Yiyene afiyet olsun.

Peki, ya geri kalanlar? Paradan kıymetli değerin de olduğuna inananlar? İşte onlar da, biz ellerimizle Avrupa’lara teslim ediyoruz. “Alın, bunların zihinlerini kendi değerlerinizle kendi okullarınızda inşa edin!” diye.

Onlar da “Allah bereket versin” diyorlardır herhalde. Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz. Adamlar niçin sevinmesin. Hem eriyen genç nüfuslarını takviye ediyorlar, hem beyin göçünün hasılatını devşiriyorlar, hem cins kafa Müslüman çocuklarını kendilerine medyun ve meftun bırakıyorlar, hem de İslam’ın geleceği için yapılacak insan yatırımının önünü kesmiş oluyorlar.

Bir taşla, daha kaç kuş vurulur ki?

Efendiler, sinirlenmeyin! Başınızı dizlerinizin arasına, elinizi vicdanınıza koyun, gözünüzü gönlünüze döndürün ve söyleyin: Kem âlat ile kemâlât olur mu? Başkalarının inşa ettiği zihinden gelecek beklenir mi?

Bu ülkenin çektiği, elleriyle yaptıklarıdır. Neyi tercih ederseniz, Allah onu verir. Dinine hayatında “üçüncü sınıf” muamelesini layık gören Müslüman, birinci sınıf bir imanı hak etmiyor demektir. Allah ona neden birinci sınıf bir iman versin ki? O dinine üçüncü sınıf muamelesi yapıyorsa, üçüncü sınıf bir Müslümanlığa mahkum olacak demektir.

Adamın üç, dört, beş evladı var. Birinci sınıf kafaya sahip olanını hekimliğe, ikinci sınıf olanını mühendisliğe, en geri olanını ise İmam-Hatib’e, İlahiyat’a, İslâmi İlimler’e layık görüyor.

Böyle bir ülkede İlahiyat ve Diyanet camiasının düzeyi de tahmin edilebilir. Ne ektiniz ki, ne biçesiniz?

Habil-Kabil kıssası Kur’an’da boşuna anlatılmaz. Bu yapılan Kabil’liktir. Yani, sahip olduğunun en değersizini Allah’a layık görmek. Hani, o meşhur deyim var ya: Baba oğula bir bağ bağışlamış, oğul babaya bir salkım üzümü çok görmüş” diye. Allah kula sahip olduğu her şeyi bağışlamış, fakat kul Allah’a en gerisini, en düzeysizini, en kötüsünü layık görmüş. Kötüyü Allah’a layık görenleri Allah kötüye mahkum ve mecbur eder. Bu bir beladır.

Bizden Habil gibi yapmamız isteniyor. En iyisini Allah için ayırmak yani. En cins kafa çocuklarımızı âlim olsun diye İslami tedrisata ayırmak.

İşte bunun için “Başörtülüler Arabistan’a!” diyorum. Avrupa’larda cins kafa Müslüman çocuklarının farkına varmadan zihinlerinin dumura uğratılmasına, Batı paradigmasıyla yetiştirilmesine gönlüm razı olmuyor.

Bakın, bir daha söyleyeyim: Bizi öldürürse, aşağılık kompleksi öldürür.

 

Yorum Yaz