Bizim ateistlere çağrı

Anadolu Ajansı mahreçli bir haber, basının haber merkezlerine düştü.

Bu kısa haberde Hollanda ana muhalefet partisi olan Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin lideri Wouter Bos’un Ramazan ayında bir gün oruç tutacağı yer alıyordu. Ana muhalefet lideri “bu günü bir Müslüman gibi yaşayacağım” demiş.

Sosyal Demokrat lideri buna davet eden Müslüman Yayın Kurumu, onun bir Müslüman gibi yaşayacağı günü bütünüyle kameraya kaydedip, daha sonra televizyonda yayınlayacakmış.

Bir günü Müslüman gibi yaşamak?

Bu, bir ate olduğunu öğrendiğimiz Sosyal Demokrat lidere ne kazandırır?

Elbet, Müslümanları anlamayı. Ülkesinde yüz binlerce Müslüman yaşıyor. Belki Müslümanların toplam sayısı Hollanda nüfusunun % 3’ünü bile zor buluyor. Ama olsun. Hollanda ana muhalefet lideri, birlikte yaşadığı bu insanları “tanımak” istiyor. Dahası, onları anlamak istiyor. Bunun için de, bir günü onlar gibi yaşayarak geçirmeye razı oluyor.

Soru şu:

Ömründe Müslüman’ca yaşadığı bir tek günü bile olmayan bizim ateistler, böyle bir şeyi akıllarına getirirler mi? Kâhir ekseriyeti Müslüman olan bu ülkenin Müslümanlarını anlayabilmek için, sırf bunun için, bir günlerini Müslüman gibi yaşamayı düşünürler mi?

Kimisi sosyalist, kimisi sosyal demokrat, kimisi Kemalist, kimisi komünist ve hepsi laik geçinir. Fakat içinde yaşadıkları toplumun inanç değerlerine karşı Hollanda ana muhalefet lideri Wouter Bos kadar bile merakları yoktur. Birlikte yaşadıkları Müslümanları tanımak yerine tanımlamaya bayılırlar.

Böylesi birini bir gazetenin başına getirsen, ortaya nasıl bir gazete çıkar? Örneklerini görüyor olmalısınız. Ülkenin çoğunluğunun dinine karşı koyu bir cehalet ve bu cehalete dayalı bitmek tükenmek bilmez bir kin. İslam’la ilgili her haber çarpıtılır, Müslümanlarla ilgili her konuya önyargıyla yaklaşılır.

Böylesi birini bir üniversitenin başına getirseniz, ne olur? Ne olacağını örnekleriyle görüyoruz. Tanımadığı İslam’a ve Müslümanlara karşı üniversiteyi bir savaş karargahı olarak kullanır. Bırakınız bir gününü Müslüman gibi yaşamayı, böyle bir şeyin teklif edilmesine dahi tahammülü yoktur. Böyle bir tipin eline üniversiteyi vermek, ciğeri kediye emanet etmekten farksızdır.

Böylesi birini bir kurum ve kuruluşun başına koyun. Müslüman halkına karşı tam bir sömürge valisi psikolojisiyle davranır. Müslümanları tanımak gibi bir kaygı onun defterinde yazmaz. Yüzü kızarmadan “irtica”dan, “mürteci”den, “yobazlık”tan ve “gericilik”ten dem vurur. Bunlar devşirme lügatidir. Zihinleri devşirilmiş olanlar kendi halkına ve onun inancına karşı bu lügati kullanıyorlar.

Ya böylesi biri memleketin başına gelirse ne olur? Varın onu da siz düşünün.

Bu ülkenin en büyük şanssızlığı, hatta en büyük belası budur işte. Bu belayı bu milletin başına musallat edenler, bu millete en büyük düşmanlığı yapmışlardır. Bu belayı müzmin hale getiren, malum güruhun İslam’a ve Müslümanlara karşı beslediği önyargıdır.

Bu güruha mensup biriyle işte bu yüzden konuşulamamaktadır. Daha dün bunlardan biri, tanıdık bir ekranda insaflı bir meslektaşına, “Ben bu başörtülülerin kendi istekleriyle örtündüğüne inanmıyorum” gibi saçma sapan bir laf ettiğine şahit oldum. Kendi kendime “Bu adam uzayda mı yaşıyor?” diye sordum.

Kur’an, hani diyordu ya: “Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; dönemezler!” diye. Tıpkı öyle bir durum bu. Sanırım problem, bilgilenme problemi de değil. Bu ondan da öte bir şey. Bir tür zombi şartlanmışlığı. Bir tür akıl tutulması. Düşünebiliyor musunuz, bu adam yılların gazetecisi ve kurulduğu köşeden bu millete akıl fikir satıyor.

İdeolojik yobazlık tarihin her döneminde vardı ve bundan böyle de var olmayı sürdürecek. Dünyanın her tarafında beynini önyargılarına ipotek etmiş hastalıklı tipler vardır. Fakat bizdeki kadar katı, bizdeki kadar anut, bizdeki kadar ‘cins’ olanına sanırım bir başka toprakta rastlamak mümkün değildir.

Hani, şair diyordu ya:

Şarkı görmez garbı bilmez görgüden yok payesi

Bir utanmaz yüz yaşarmaz göz bütün sermayesi

Aynen öyle. Havadaki hararet hepimizi bunaltıyor olabilir. Fakat bu hararetin bir yararı var ki, o da bu tipleri yetiştiren bataklıkları kurutmasıdır. Kopan gürültü budur. Birilerinin kirletecek cami duvarı aradığını gördüğünüzde, iyi bilin ki onun eceli gelmiştir.

Bunlar içerisinden önyargılarını bırakıp da Hollanda ana muhalefet lideri gibi bir gününü Müslüman gibi yaşamak isteyen çıkarsa, ona yardımcı olmak boynumuzun borcudur.

Ne dersiniz, sizce çıkar mı?

Yorum Yaz