Bu kaçıncı ihanet!

Bu yazının başlığı, şöyle de olabilirdi: “Hazreti Seda ‘Mösyö Hamidullah’a Karşı”

Telaş buyurmayın, birazdan anlatacağım. Fakat önce bir manşeti hatırlayalım: “Allah’tan Kork Enver, Ölüyorum!”

Bu çığlık 71 yaşındaki Bursalı Rıdvan Dedenin çığlığı. Parasını “ihlaslı” ellere kaptıran on binlerce mağdurdan sadece biri. “İhlas” gibi Kur’ani bir kavramı kirletenler, faize bulaşmamak için varını yoğunu kendilerine emanet edenlerin emanetine ihanet ettiler.

Bu ihanetin hikayesi, “ibret-i âlem bir hikaye”dir.

Dile gelen bu ihanet, bu tayfanın en son ihanetidir, fakat ilk değildir. Keşke sadece servete ihanet etselerdi. Fakat bu tayfa önce kendi kendisine ihanet etti. Nasıl mı?

Bu tayfanın “biz anlayamayız” diye bir kenara attığı Kur’an’ın yerine koyduğu “Saadet-i Ebediyye” adlı Felaket-i Ebediyye’de (1994, 58. bs.) şöyle yazıyor:

“Her çeşit çalgı dinlemek haramdır.” (s. 583)

Bu tayfanın “Sizin de bir televizyonunuz olsun” kampanyasını hatırlayın. İnançlı insanları gazetelerine bir yıllık peşin abone etmek için dökülen dilleri hatırlayın. Verilen sözleri hatırlayın. İki yakası bir araya gelmeyen memur bir yakınım “Ekmeğimden kesip ben de vermiştim, ilk yayın günü ağlamıştım” diyor. Başka şeyler de diyor ama onlar kalsın.

Ve hatırlayın sarıklı cübbeli “falan efendi hazretleri” filmlerini.

Fakat o da nesi! Birden bir “ihlas” bir “ihlas” ki, sormayın. Hepsi de etini teşhir ederek geçimini temin eden üryan bayanların arz-ı endam ettiği bir pavyona dönmüş bizim ihlaslı TV’miz. Bir de kampanya “Gör bak neler olacak!”

Gördük baktık ki, kerameti kendinden menkul “big brother/büyük ağabey” doğum gününde televizyonunda ihlaslı ihlaslı soyunan kadınları etrafına almış pasta kesiyor… Faizden sakınan müminlerin paraları malum bayanların boyunlarına bileklerine takı olarak tasadduk ediliyor. Birine yüz küsur milyarlık jeep, diğerine bilmem kaç yüz milyarlık villa…

“İhlas”tan “iflas”a nasıl geldik?” demeyin. Siz daha önce “saadet-i ebediyye”den “felaket-i ebediyye”ye nasıl geldiğimize bakın. Bakın Saadet-i Ebediyye yazarı, Tekbir’imize ölümsüz bir beste yapan Itri’mize nasıl çamur atıyor:

“Itri Efendi bir din âlimi değildi. Meşhur Beethoven gibi bir musiki üstadı idi. İslam tekbirini segâh makamında bestelemekle İslamiyet’e bir hizmet yapmamış, dine bir bidat karıştırmıştır. (…) İnsanlar nağmenin kulaklara ve nefse olan tesirine kapılıp tekbirin manası ve kalbe ve ruha olan tesiri kaybolmuştur.”

Breh, breh, breh… Ya, işte böyle… İhlasın bu kadarına da pes doğrusu… Adama sormazlar mı bu nasıl perhiz böyle; “Tekbir”le başlayıp da “oynama şıkıdım şıkıdım”la bitiyor, diye?

Felaket-i Ebediyye’nin çamurundan, yüzyılın yüz akı Mehmed Akif’imiz de payını alıyor. O, bazı şiirleriyle “imanlı kalplerde nefret hasıl etmekte” imiş (s. 1115), iyi mi?

Bu tayfa kimlere hakaret etmiyor ki; İbn Teymiyye, Aliyyü’l-Kari, İbn Kayyım, Birgivi, Cemaleddin Efgani, Abduh, Seyyid Kutub, Mevdudi ve daha birçok İslam alimi…

Hani şu Evliyalar Ansiklopedisi isimli “alimlere küfür ansiklopedisi”ni hatırlayın (Evliya’nın çoğul olduğunu, çoğulun “lar” eki almayacağını bir İmam-Hatipli de bilir ya, geçelim). Müslümanların paralarından önce tarihi değerlerine ihanet ettiklerinin belgesidir o.

Haline bakmadan hala İslam’ın yüz aklarına çamur atan bu tayfanın son marifeti “Mösyö Hamidullah” tekfirine gelelim. Gazetelerinin 17 Şubat Pazar günkü bir köşe başlığı bu: “Mösyö Hamidullah Kimdir?” (Bu sorunun doğrusu “Mistir Mücahit Kimdir?” olmalıydı?) Verdiği cevaba göre Hamidullah (haşa, binlerce haşa) Müslüman değilmiş.

Evet, Müslümanların parası, bu tayfanın en son ihanet ettiği şeydir. 

Yorum Yaz