Bu kez siz önden buyurun!

Oktay Ekşi, Tufan Türenç, Serdar Turgut ve diğerleri. Yani hepsi de malumlarınız. Yine bir ağızdan konuşuyorlar.

İhtida ettiydi etmediydi tartışmalarının odağındaki Serdar Turgut anlaşılan kovboyluğundan vazgeçmemiş. “Korkaklar!” diye kükreyerek giriyor söze. “Gün şahlanma günüdür” diyerek bitiriyor.

Hürriyet’in Türenç’i malum. Bizimkilerin 70’li yıllarda çiğneyip tükürdüğü Yunan “megalo idea” sakızını şimdi o ağzına almış. Rumların “Enosis”i de sosu. Çiğnenmiş sakız tat vermiyor. Ama malum sınıfa mensup yazar gaz veriyor.

Ekşi Beyimiz, gaz-hız-hamaset kokan yazısını şöyle bitiriyor: “…daha fazla gecikmeden ayağa kalkalım.”

(Buyurun, kalkın! Kalktınız da, fraklarınızın kuyruğundan mı tuttuk?)

Bizim Abdullah Birisi tam yerinden yakalamış. Üçü bir yerde yan yana dizmiş bunları, soruyor: “28 Şubatçılar acaba taktik mi değiştirdi?”

Aynen öyle! Onun hatırlayamadığı beyti (Neyzen’e ya da Rıza Tevfik’e ait olsa gerek) ben buraya yazayım. Çünkü “tam yerine rast geldi” cümlesinden:

Kalkın ey ehl-i vatan dediler kalktık.

Bir de baktık ki yerimize oturmuşlar, biz ayakta kaldık.

Yüzyılın başında Müslüman babalarımızı yerlerinden bir oyunla kaldırdılar. Gerekçe belliydi: Vatanı kurtarmak. Kalkan vatanseverler can verdiler, kan verdiler, evlat verdiler, keselerindeki son lirayı, çıkınlarındaki son ekmeği verdiler.

Kalkanların bir kısmı öldü. Ölmeyenler geri döndüler. Sakat, aç, bi ilaç, muhtaç ve mahrum… Bir de ne görsünler. Onları “Ey ehl-i vatan!” diye gaza getirerek yerlerinden kaldırıp cephelere sürenler, gelip onların yerine çoktan kurulmuşlar. Yani vatanı işgalden kurtarayım derken yerleri işgal edilmiş.

Oyuna geldiklerini anladıklarında iş işten geçmişti.

O gün bugündür “iç işgalciler”i kendilerine ait yerlerden kaldırmak için başvurmadıkları çare, dökmedikleri dil, almadıkları tedbir kalmadı. Fakat nafile. Oturan öyle oturmuştu ki, tam yavuz hırsız ev sahibini bastırır cinsinden.

Hanenin gerçek sahipleri üç çeyrek yüzyıllık bu mücadelede hayli tecrübe kazandı. Hanelerini tahliye etmek için yaptıkları her başvuruda fuzuli şâğillerin sopasını yediler. Her sopanın ardından yeni bir yol denediler. Bu müthiş bir tecrübe birikimi oluşturdu.

İşte bu tecrübe sayesinde üç çeyrek yüzyıl önce kendilerinden hileyle alınan yerleri yeniden ele geçirme sürecine girdiler.

Bileklerinin gücüyle siyaset meydanına atıldılar. Oyunu kuralına göre oynadılar. Oyunun kuralını koyan fuzûlî şâğil’ler, maçı kaybedecekleri her dönemde oyunun kuralını değiştiriyorlardı. Bu o kadar çirkin ve kaba biçimde yapıldı ki, vicdan ehli işgalciler bile “bu kadarı da olmaz” noktasına geldi.

Şimdi gelinen nokta herkesin malumu…

Yukarıda alıntıladığım satırlar işte bu açıdan mostralık. Bunun anlamı şu: Malumlar takımı bu süreçte o eski oyunu yeniden oynamaya kalkıyor.

Belli ki yine milletin hafızasızlığına güveniyorlar. Herhalde “Bu kadar kafasına vurduğumuza göre millet aptallaşmıştır” diye düşünüyor olmalılar. Ama görüyorsunuz, hatırlayanlarımız hala var.

Hürriyet Başyazarına ve onun gibi “Kalkın ey ehl-i vatan!” çağrısı yapanlara bu toprağın ruh köküne sadık müminlerin söyleyeceği şey belli: Siz önden buyurun efendiler!

İslam Peygamber’inin müminlere öğüdü var:

“Müslüman bir delikten iki kez sokulmaz!”

Yorum Yaz