Bu ülkenin ayıbı

Konu, “N’olacak, CHP işte!” ya da “N’olacak, malum medya işte!” deyip geçiştirilemeyecek kadar vahim.

Türkiye, İslam Konferansı Örgütü’nün (İKÖ) üyesi. Hem de sıradan bir üyesi değil, Genel Sekreterliğini devir-teslim alacak olan üyesi. İKÖ’nün bazı yan birimleri bu ülkede bulunuyor. Öteden beri Türkiye örgütün ekonomik ya da kültür birimlerinde en yüksek düzeyde temsil ediliyor. Hatta ev sahipliği yapıyor.

İKÖ, adı üstünde ortak paydası İslam olan bir örgüt. Ortak paydası İslam olan bir örgütün, yapıp ettiği tüm faaliyetlerinde “İslami kuralları” formel anlamıyla da olsa esas almasından daha doğal bir şey olamaz.

İslam Kalkınma Bankası (İKB), İKÖ’ye bağlı olarak çalışan ve gayet tabi ki örgütün varlık sebebi olan İslam Ticaret Hukuku’na, yani birilerinin tepesini attıran ifadesiyle şeriata göre çalışan ekonomik bir birim. Yine hatırlatalım, İKB’nin İslam Şeriatı’na uygunluğu formel bir uygunluk. Ne kadar uygun olup olmadığının tartışması bahs-i diğer.

İKB, bir İslam Özel Sektörünü Geliştirme Kurumu oluşturmuş. Bunun kararı daha 3 Kasım 1999’da örgütün Cidde’deki merkezinde alınmış. Türkiye bu kararı Almatı’daki bir toplantıda 1 Eylül 2003’te imzalamış. Şimdi imzalanan bu anlaşmaya uygun yasal bir düzenleme yapılıyor. Meclis’e gelince CHP ve malum medyanın gürültü kopardığı yasanın hikayesi bu.

Neymiş efendim, “Şeriat ilkelerine uygunluk şartı” varmış. Elbette olacak. Şeriat, yani “İslam hukuk ilkeleri” bu örgütün varlık sebebi olan İslam’a dayanılarak oluşturulmuş kurallardır. Bundan daha tabi ne olabilir ki? Özel sektörünüzü geliştirmek için İKB’den para talep edecek sizsiniz. Eğer bir yerden para talep eden sizseniz, onun bu parayı hangi kurallara göre vereceğini de siz belirleyecek değilsiniz herhalde.

“Şeriat” kelimesini duyunca vaveylayı basan malum medya sadece cahil ve önyargılı değil, aynı zamanda ikiyüzlü de. “Şirketlere Şeriat’a Uygunluk Belgesi” diye manşet atan gazetenin ait olduğu medya grubu tam 92.3 milyon dolarlık “murabaha” kredisi için ağustos ayında imza atmadı mı?

Ne demek “murabaha kredisi”? Murabaha şeriatın haram kıldığı faize alternatif olarak yine şeriat tarafından oluşturulmuş bir ticari yöntemdir. Murabaha bir “İslam Ticaret Hukuku”, yani öz be öz şeriat kavramıdır. Ve “Şeriat esaslarına uygundur” damgasını almak için başvuranlar arasında, sadece büyük medya grubunun patronu değil, “şeriatı” sürtsen bulaşmayacak 28 Şubat sürecinin ateşli destekçisi en büyük holding de var.

Peki bunun adını ne koyalım şimdi? İkiyüzlülük mü, iki yüz yüzlülük mü, çifte standart mı, çıkarcılık mı, istismar mı, ilkesizlik mi, ahlaksızlık mı, ne? Tek kelimeyle ayıp, çok ayıp.

Alakası yok ama, aklıma tarihi bir anekdot geldi: Süleyman Nazif, ateistliğiyle ünlü Abdullah Cevdet’i bir gün bir dost cenazesi için abdest alırken görür ve der ki: “Bari dinsizliğinde samimi olsaydın!”

Şeriat, İslam dininin “hukuk kuralları”dır. Bu din olduğu sürece kuralları da olacaktır. Bu kurallara ve onları üreten İslam’a inanıp inanmamak size kalmış. Dileyen iman eder dileyen inkar. Fakat şeriatın sırtından geçinip de yediği çanağı kirletenler daha bir dikkatli olmak zorundadır. Hem şeriat kredisi olan “murabaha” kredisi alıp kârınıza kâr katacaksınız, hem de “şeriat” kelimesini duyunca tüm şeytanlarınız başınıza üşüşecek.

Baş Haham İshak Haleva ile bu yakınlarda yapılmış bir söyleşi vardı. Haham Haleva Yahudi Şeriatı’na göre “helaldir” (koşer) belgesini yüklü bir miktar para karşılığı verdiklerini söylüyordu. Hayli de başvuru varmış. Başvuran firmaların hemen hepsi Türk ve Müslüman firmalar. Ürünlerini İsrail’e, ABD’ye hatta Avrupa’ya satabilmek için bu belge isteniyor. Onlar da Hahamlığın kapısında parayla kuyruğa giriyorlar.

Şeriat fobisiyle ünlü malum CHP ve onun kafasındaki medya iş Yahudi Şeriatı’na gelince niye bir çift laf etmez. Etsin demiyorum. Ederse aynen İslam Şeriatı konusundaki tavrı kadar ayıp, abes ve çirkin kaçar. Ama İslam Şeriatı’na olan bu düşmanlık ezberini ne zaman bozacak, onu merak ediyorum. Haleva aynı söyleşinin bir yerinde, zevzek bir yaklaşıma “Dinde pazarlık olmaz kuzum” gibi bir şey söylüyordu. Haleva, bizimkileri çağırıp da onlara da söylese. Belki onu dinlerler.

CHP aynı tavrı, Adalet Alt Komiyonu’nda görüşülen CMUK tasarısındaki kadın tutuklu ve hükümlülerin kadın hekim tarafından muayenesini öngören teklife karşı çıkarken de ortaya koydu. “Haremlik-selamlık” olurmuş. Kime ne zararı var yahu? Anlamak mümkün değil. İslam ve İslam’ı hatırlatan her konuda cinleri tepesine üşüşüyor CHP’nin. Aklı dumura uğruyor, kimyası bozuluyor ve o bildik yüzü olanca çıplaklığıyla ortaya çıkıyor.

Bu konuda bir anket yapsanız “Beni ille de bir erkek hekim muayene etsin” diyecek kaç kadın çıkar. Çıksa çıksa “farketmez” diyen küçük bir azınlık çıkar. Ama işin tabiatı icabı “farkeder” diyenler kahir ekseriyeti oluşturacaktır. Ve düzenleme “farkeder” diyenlere göre yapılırsa bundan CHP’nin nesine ziyan gelir? İşte benim anlamadığım bu.

Bu CHP ve bu medya, bu ülkeye ayıp olarak yeter.

Not: Kadir Gecesi’nde, Sultanahmet Camii avlusunda okurlarımla birlikte olacağım.

 

Yorum Yaz