Düzeltme iddiasındaki bozgunculuk

“Kendilerine ülkede bozgunculuk çıkarmayın denildiği zaman, `Biz sadece düzeltmeye talibiz` derler. Yoo! Onlar var ya onlar, bozgunculuk yapanların ta kendileridir, fakat bunun farkında bile değiller.” (Bakara 11-12)

Düzeltmenin mahiyeti bellidir.

Ya batılla mücadele eder, yerine hakkın gelmesini sağlarsınız.

Ya günahla mücadele eder, yerine sevabın gelmesini sağlarsınız.

Ya zararla mücadele eder, yerine faydanın ikamesini sağlarsınız.

Ya yanlışla mücadele eder, yerini doğrunun almasını sağlarsınız.

Ya çirkin olanı def eder, yerine güzel olanın ikamesini sağlarsınız.

Bunları nasıl yapacağınızın üslubu da bellidir.

Düzeltme adı altında yaptığımız iş var olan huzuru bozuyor, güveni zedeliyorsa…

Herhangi bir maslahatı celbetmediği gibi bir mefsedeti def etmiyorsa…

Dostu üzüp düşmanı sevindiriyor, mümini üzüp münkir ve münafığı sevindiriyorsa…

O işin adını düzeltme koysanız da bozgunculuk olur. Sahibinin düzeltme iddiası bozgunculuğu bozgunculuk olmaktan çıkarmaz. Nice fesatçı vardır ki fesadını iyi adlar altında icra eder. Nice günahkar vardır ki günahına cici kılıflar geçirir. Nice katil vardır ki cinayetine tumturaklı gerekçeler peydahlar.

Fakat hiçbir tumturaklı gerekçe cinayeti mazur göstermez. Hiçbir cici kılıf günahı meşru kılmaz. Hiçbir iyi ad fesadı fesat olmaktan çıkarmaz

Bu zaaf insanlık tarihiyle yaşıttır. Düzeltme iddiasıyla bozgunculuk yapanlar her kılıkta ortaya çıkabilirler.

Kimi zaman devlet adamı kılığında ortaya çıkar ve dünyayı düzelteceklerini, terörü yok edeceklerini, istikrarı temin edeceklerini, barışı koruyacaklarını, adaleti temin edeceklerini söylerler.

İşte ABD Başkanı George W. Bush, 11 Eylül darbesinden sonra dünyayı kana bulamaktan çekinmedi. Elindeki silah gücüyle küresel bir terör estiriyor. Afganistan’da masum insanların tepesine bomba yağdırdı. Mindanao’da, Açe Sumatra’da ve diğer okyanus adalarında Müslüman avına çıktı. Guantanamo’ya götürdüğü savaş esirlerine ne vahşi bir muameleyi reva gördüklerini tüm dünya seyrediyor.

Bütün bu cinayetleri işleyen Bush ve ekibi, tam da girişteki ayetin kapsamına giriyor. Fakat bir farkla: Onlar cinayet işlediklerinin farkındalar. Terörü yok etme adı altında terörün en kepazesini işliyorlar. İstikrarı temin etmekten anladıkları ABD’nin çıkarlarını garanti altına almak. Barıştan her söz ettiklerinde, korsanca savaştan söz ediyorlar. Adaletten anladıkları Firavun Adaleti. İşte, Kudüs konusundaki lanetlik tavrı ortada.

Düzeltme iddiasındaki bozguncu kimi zaman ilim adamı kılığında ortaya çıkar, kimi zaman şeyh/derviş kılığında ortaya çıkar, kimi zaman siyaset adamı kılığında ortaya çıkar, kimi zaman dava adamı kılığında ortaya çıkar, kimi zaman da işadamı kılığında ortaya çıkar.

Hangi kılıkta ortaya çıkarsa çıksın yapılanın adı değişmemektedir. Düzeltme iddiası adı altında bozgunculuk çıkarmak…

Peki, bunun tedbiri ne?

Uyanık olmak, bilgili olmak, bilinçli olmak…

Mümin basiret sahibi olur. Bir davranışın sadece görünen yüzünü değil görünmeyen yüzünü de hesaba katar. Amelleri hem niyetleriyle, hem sonuçlarıyla birlikte değerlendirir.

Bunun için de bilgi sahibi olmak zorundadır. Düzeltmenin mahiyetini bilirse, neyin bozgunculuk olduğunu tespitte şaşırmaz. Islah ile imhayı birbirinden ayırır.

Tabi ki hepsinin temelinde şuur yatmaktadır. Bozguncular sadece şuursuzları aldatabilir.

Yorum Yaz