Filistin’in laikleri ateşle oynuyor

İbretlik bir durumla karşı karşıyayız. Herkes bunu bir tarafa kaydetsin. Bir gün gelir, lazım olur. Demedi demeyin.

Filistin’de el-Fetih sadece “sol”u temsil etmez. Asıl, laikliği temsil eder. Bunu konuyla ilgilenen herkes bilir. Bunu ispat için uzağa gitmeye gerek yok. İsrail-ABD-İngiliz şeytan üçgeninin el-Fetih’i desteklemesi tek başına yeter.

Baksanıza, Tony Blair giderayak ağzından baklayı çıkardı: Savaş Batılı/çağdaş (!) değerlere inananlarla inanmayanlar arasındaymış. Radikallere karşı bir “ılımlılar kuşağı” oluşturulmalıymış?

Düşmanla işbirliği yapan Mahmud Abbas ılımlı ve çağdaş olmuş oluyor. İsmail Henie radikal ve çağdışı olmuş oluyor. Tabi bu karşıtlık HAMAS-el-Fetih karşıtlığını da ifade ediyor.

Yaklaşık iki ay kadar önce, Filistin Büyükelçisi’nin davetlisi olarak bulunduğumuz yemekli basın toplantısında dilimin ucuna gelen soruyu keşke sorsaydım. Vazgeçtim, çünkü bir gazetecinin benim sormayı düşündüğüm sorudan çok daha ehvenini yarım ağız dile getirmesi dahi tepki çekti. Büyükelçi, o bildik refleksle hemen savunmaya geçti. Duygusallık reel-politiği boğdu. Hamaset aklı kovdu.

Soramadığım o soru şuydu: “Sayın Büyükelçi! İsrail’in el-Fetih militanlarına 500 silah verdiği basında yer aldı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?”

Eğer sorsaydım, salonda buz gibi bir hava esecekti. Gerçeklerden kaçanlar, gerçekleri sorarak dile getirenlere kızarlar. Bu her zeminde ve zamanda böyledir. Orada da böyle olacaktı, vazgeçtim.

Peki, ben sormadım diye, el-Fetih’in Filistin’e ve Filistinlilere ihanet ettiği gerçeği yok mu oldu?

Olmadı tabi ki. Aksine dün “kol kırılır yen içinde kalır” mantığıyla örtülen bu yara, bugün kangren olarak ortaya çıktı. Mızrak çuvala sığmadı. Kol kırıldı, yen içinde kaldı. Fakat yen de yırtıldı, yara olanca vahametiyle ortaya çıktı.

Ortaya çıkan yaranın söylediği acı gerçek şu: Filistin laikleri, vatanlarını dünyanın gözü önünde varlıklarını ortadan kaldırmak için çırpınan İsrail’e sattılar.

Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) siyasi bir örgüt olarak kurdurulduğunda, el-Fetih de onun askeri kanadı olarak kuruldu. O dönemde Cemal Abdünnasır rüzgârı esiyordu. Basçılık bir salgın gibi tüm Arap dünyasını kuşatıyordu. Bu rüzgârdan bizde de nezle olanlar çıkıyordu. Sol hareketler yükselen değer olarak lanse ediliyor, muhtemelen bu dandik sol hareketlerin birçoğunun ipi CIA’nın maharetli parmaklarına bağlıydı. Abdülnasır’ın nasıl kartondan kaplan olduğunu İsrail yenilgisinin ardından dünya seyretmedi mi?

FKÖ’nün ve el-Fetih’in laik yapısını bilmek için uzağa gitmeye de hacet yok. Bizde bir biçimde bu örgüt içinde yer almış veya dirsek temasına girmiş isimlerin geçmişine ve bugününe bakmak yeterli. Onlardan en meşhuru ak saçlı gazeteci. Yasir Arafat’la can ciğer kuzu sarması olan bu isim, önce sıkı solcuyken sonradan sıkı Amerikancı oldu. Şimdi ünlü bir kanalda haber spikeri olan bir başkası, yaptığı programlarla 28 Şubat’ın işaret fişeğini attı. En az meşhuru fakat en çok tehlikelisi ise, 28 Şubatçıların akıl hocalığını yaptı.

İşbu el-Fetih, şimdilerde Hamas iktidarına karşı İsrail ve ABD ile işbirliği yapıyor. Sizin anlayacağınız, vatanı düşmana peşkeş çekiyor. Düşmandan silah alıp öz kardeşlerini vuruyor. Üç kuruş için gangsterler çetesini oynuyor. Asırlık Filistin mücadelesine ihanet etiği yetmiyormuş gibi, yüz binlerce Filistinlinin kanını düşmana pazarlıyor.

Mahmut Abbas, İsrail-ABD-İngiliz üçlüsünün adayı idi. Yasir Arafat’a onu başbakan yapması için baskı yaptıklarında, Arafat bir yandan boyun eğer gibi yaptı, bir yandan da ihanetini gördüğü bu adamı hareket edemez hale getirdi. Nihayet Abbas istifa etti ve “Filistin necasetten taharet etti” derken, sahnede yeniden belirdi.

Arafat’ın zehirlenerek öldürülmesi, Abbas’ın önünü açmak içindi. Filistinli çevrelerde bu adamın Müslüman değil, Filistin’e göçmüş Bahâî bir ailenin çocuğu olduğu yönünde yaygın bir söylenti var. Doğrusunu Allah bilir, ama eğer gerçek böyleyse, Mahmut Abbas Filistin’in en büyük sorunu demektir.

BOP, demokrasi ve özgürlük getirecekti. En büyük vaat buydu. Filistin tarihinin en şeffaf seçimleri yapıldı ve iktidara % 65 ile HAMAS geldi. Tıpkı Cezayir’de İslami Selamet Cephesi’ne karşı oynanan oyun Filistin’de HAMAS’ın seçim zaferine karşı oynandı, oynanıyor. El-Fetih tekelinde tuttuğu devlet musluklarının kesileceğini anlayınca, her menfaat şebekesi gibi, iç savaş çıkarmaktan vatanı düşmana satmaya varana kadar her alçaklığı işleyebilecek tıynette olduğunu gösterdi.

Okurlarıma bulmaca çözdüreyim. Bulmacam şu: Filistin’deki tarafların bizdeki mukabili nedir? Mesela FKÖ’nün, el-Fetih’in, Mahmut Abbas’ın, HAMAS’ın, Henie’nin…

Filistin’in düşürüldüğü bu durumdan ibret almak lazım. Veya şöyle mi demeliydim: Filistin gözünü açıp da bizden ibret alsaydı, bu durumlara düşmezdi?

 

Yorum Yaz