“Hagarism”den terörizme…

Eski oryantalizm bizim “iman kaynaklarımızı” bize karşı kullanarak, eski sömürgeciliğin keşif kolluğu görevini yaptı.

Şimdi yeni sömürgecilik revaçta. Elbet sömürgeciliğin yenisinin keşif kolu olarak kullandığı bir de yeni oryantalizm olacaktır. İşbu oryantalizm, eskisinden farklı olarak “insan kaynaklarımızı” bize karşı kullanmakta.

Üstelik onları delil göstererek İslam’ı terörle, Müslüman’ı teröristle aynılaştırıyorlar. Bu imaj bozma projesinin bir parçasıdır. Çünkü İslam, değer krizine girmiş olan modern uygarlık karşısında hakiki değerlere sahip tek alternatiftir. İslam, kendileri için de bir imkandır. Bu imkanı kullanarak girdikleri değer krizinden çıkabilirlerdi, fakat?

Bunu teklif eden hakşinas Batılı beyinler de çıkmadı değil. Fakat egemen uygarlığın halihazır ekmeğini yiyen güç merkezleri insanı değil çıkarı, ahlakın gücünü değil gücün ahlakını öncelediler. İktidar hırsından gözlerini kan bürümüş olan bu canavarlar söz dinlemediler. Başları taşa değinceye kadar da dinleyecek gibi görünmüyorlar. Bugünkü günde beyinsizlerin güç tutkusu akledenlerin hak tutkusuna galip gelmiş görünüyor.

Peki, gelinen bu vahim noktadan geriye dönüp bakıldığında, buna yol açan bir entelektüel arka plan var mıydı? Malum, her güç gösterisi bir meyvedir. Her meyve bir dala, her dal bir gövdeye, her gövde bir köke, her kök bir “yere” nispet edilir. Peki, bugün tüm dünyaya zorla yedirilen bu zehirli meyveyi neye ve nereye nispet edecektik?

Önce hafızalarımızı tazeleyelim.

Hani, hatırlayanlarınız vardır; üç-beş yıl öncesiydi. 28 Şubat karanlığına dibine kadar gömülmüştü ülke. Tam o sıra, Arsel türlerine zevkten göbek attıracak bir haber yayıldı militan oryantalistler eliyle: Kur’an’ın aslı bulunmuştu. Bununla Müslümanların inandığı Kerim Kitab’ın sahte olduğunu söylemek istiyorlardı.

Bu, uzun bir zincirin son halkasıydı aslında. Oryantalizm, üç buçuk asır önce açtığı hesabı, sözüm ona son darbeyi vurarak kapatmak istiyordu.

Hindistanlı Müslüman bir ailenin çocuğu olan Salman Rüşdi, oryantalizmin doldurduğu bir silahtı. Onun yazdığı edebi niteliği hayli tartışmalı bulunan The Satanic Verses adlı roman yüzünden, 150’ye yakın Müslüman hayatından oldu. Yani bizden kotardıkları silahla bizi vurdular, tıpkı şimdilerde bayram arifesinde canlı bomba olarak kullandıkları Müslüman çocuklarıyla Müslümanları vurdukları gibi. Rüşdi’nin sesi soluğu hiç çıkmıyor. Belli ki son kullanma tarihi doldu.

Rüşdi’den sonra Bangladeşli Teslime Nesrin’i silah olarak kullandılar. O da görevini bihakkın yaptı. Kendisine karşı mankurtlaştırıldığı İslam’ın üzerine boşalttı içine doldurulan kurşunları. Onların hizasına Türkiye’den de birkaç ismi yazmak mümkün. Onların da içinde oryantalizmin kurşunları vardı. Ata ata bitti.

Bu, klasik oryantalizmin girdiği yeni bir sürecin neticesiydi. Bu neticeyi tevlit eden sürece damgasını vuran iki isimdi Patrica Crone ve Michael Cook.

Her şey bu ikilinin 1977’de Cambridge üniversitesi yayınları arasından çıkan Hagarism (Hacerilik) adlı manipülatif çalışmasıyla başladı. Bunun anlamı şuydu: Bir disiplinden çok bir ideoloji olan Oryantalizm, taktik değiştiriyor, soğuk savaştan sıcak savaşa geçiyordu. Onun üzerinden yaklaşık on yıl sonra bu geçişin tezahürleri siyaset ve uluslararası politikada da görülmeye başlanacaktı. Önce İngilizlerin demir leydisi, sonra dönemin Nato genel sekreteri, yeni düşmanı ilan etti: İslam.

İslamolog Prof. Dr. Neal Robinson, Crone-Cook ikilisinin ne yapmak istediğine ilişkin dört dörtlük bir makale kaleme almış (Çev. İsmail Albayrak: İsl. Arş. c. 16, sayı 1, 2003). Robinson makalesinde, bu ikilinin yaptığının İslam’ın doğuşu ve Hz. Peygamber’in hayatı hakkında “alternatif bir tarih üretmek” olduğunu ortaya koyuyor. Crone ve Cook, İslam kaynaklarını bir yana bırakarak Müslümanların Yahudi, Hıristiyan ve pagan komşularının yazdığı bölük pörçük, yalan yanlış bilgilerden alternatif bir İslam ve Kur’an tarihi kotarmaya çalışıyor.

Robinson bu çabayı “tarihin iğfali” olarak adlandırıyor ve ideolojik oryantalist yaklaşımın çelişki, manipülasyon ve bağnazlıklarını bir bir gözler önüne seriyor. Oryantalizmin yeni türünün nasıl gözünü kararttığına bakınız ki, Crone ve Cook İslam’a bir de isim buluyorlar: Hagarism: Hacerilik. Neden mi? Nedeni basit: İlk dönem Süryani kaynaklarında Müslümanlar ve İslam Hz. İsmail’in annesi Hacer’e nispetle böyle tanımlanmaktadır da, ondan. Oryantalizmin böylesi Caetani’nin bile yüzünü kızartır.

Oryantalizm bir bilim değil bir ideolojidir. En belirgin vasfı tanımak değil tanımlamaktır. Tümevarım değil tümdengelim yöntemini kullanır. Önceden belirlenmiş hedeflere varmak için sonradan tedarik edilen siparişlerin doğurduğu bir disiplindir.

İşte oryantalizm bu vasıflarıyla “Hacerizm”den yola çıkarak “terörizm”e ulaşmıştır. İslam Süryani papazı öyle söyledi diye “Hacerizm” oluyorsa, yeni dünyanın siyaset papazları öyle söyledi diye de “terörizm” olur. Malum Türk medyasına da “çamur tabancası” olmak düşer. Son terör olayları, laik Türk medyasının ve kalemşorlarının, tıpkı yukarıdakiler gibi, yeni oryantalizmin kullandığı ağızdan dolma birer silah olduklarını tescil etmiştir.

Gecikmiş bir taziye: Yaşar Kaplan beyin muhterem pederi ve kardeşinin elim bir kazada hayatlarını kaybettiğini yeni öğrenmiş bulunuyorum. Merhumlara rahmet, Yaşar beye başsağlığı diliyorum.

 

Yorum Yaz