İslam medreselerine dair (2)

İslam eğitim tarihi, elbette medreseyle başlamaz. Aslında İslam’ın ilk eğitimi ilk vahiyle başlar.

Tarihi insanlıkla yaşıt İslam okulunun başöğretmenleri tüm zamanlardaki peygamberlerdir. Peygamberimiz de kendi çağının ve kendisinden sonraki çağların başöğretmeni olmuştur. “Ben öğretmen olarak gönderildim” cümlesinin içinde geçtiği hadisin tümünde ilim öğrenenlerin ibadet edenlere olan üstünlüğünü bariz bir biçimde vurgulaması, dikkate değer bir husustur.

Muhammedi davet tarihinde daha devlet kurulmadan okul kurulmuştur: Daru’l-Erkam. İlk mescit, aynı zamanda tüm müminlerin eğitildiği bir genel eğitim kurumuydu. Bilahare yanına eklenen Suffe, münhasıran eğitim için inşa edildi. İslam tarihinin günümüzdeki anlamda okulları olan Küttab’lar, daha sahabe döneminde faaliyete başladı.

Ümmü Seleme annemiz, bu okulun talebelerinden kendisine yardım etmelerini istemişti. Ünlü Hacac, aslen bir sıbyan mektebi (ilkokul) öğretmenidir. İmam Şafii, küçük yaşta yetim kalınca annesinin kendisini mektebe (Küttab) gönderdiğini söyler. Aynı dönemde Ebu’l-Kasım el-Belhi’nin mektebinde 3000 (üç bin) talebe öğrenim görmektedir. Yakut el-Hamevi’nin yazdığına göre, başmuallim olan el-Belhi bu geniş mi geniş okulda öğrencilerin ödevlerini kontrol edebilmek için bir binek kullanıyormuş.

Bugünün üniversitesine tekabül eden ilk Medreselerin ilk oluşumu daha ikinci hicri yüzyılda başlar. Kufe, Basra, Medine ve Bağdat’ta ilim halkaları, İslam medreselerinin temelini teşkil eder. Bu süreç zirvesine hicri 5. yüzyılda ulaşmış. İlk üniversiteler Endülüs’te kurulmuş, sonra Abbasilerin merkezlerinde. Bunlardan biri olan (ama ilki değil) Bağdat Nizamiye medresesinin müfredatını buraya dercedeyim:

Din ve Hukuk: Kur’an talimi, tefsir, hadis, fıkıh, kelam.

Dil ve edebiyat: Arap ve Fars edebiyatları, nahiv, sarf, bedi, beyan, meani, hitabet, şiir, cerh-ta’dil, tarih.

Düşünce: Felsefe, mantık.

Müsbet bilim: Tıp, cerrahi, riyaziye, hesap, hendese, müsellesat (geometri), nücum (astroloji), heyet (astronomi), tabiiyyat (doğa bilimleri).

Batı’nın ilk üniversitesi, İslam dünyasındaki emsallerinden çok sonra kurulmuş olan Oxford’dur (1200). İlginç olan, bu ilk Oxford binası, hemen hemen Endülüs medreselerinin kopyası niteliğindedir.

Osmanlılarda ilk medrese, neredeyse Osmanlı’nın kuruluşuyla yaşıttır: Davud Kayseri’nin baş müderrisliğini yaptığı İznik Medresesi. Fatih, fetihten sonra cemaatsiz kalmış 8 kiliseyi behemehal medreseye tebdil etti. Bununla yetinmedi, kendisi Fatih Medresesi adıyla bugün de dimdik ayakta duran medreseyi inşa ettirdi. Oradan kendisine bir odacık tahsisini isteyince önce müderrisler tarafından reddedildi. Israr edince imtihana tabi tutuldu, Yapılan imtihanı geçince kendisine bir müderris odası tahsis edildi.

Fatih medresesi vakfiyesinde öğretmende aranan şartlar içinde şöyle enfes bir tarif var: “Nefs-i enfes sahibi Rıza-yı Hakkı gözeten”?

15 ve 16. miladi yüzyıllarda öyle canlı bir ilim hayatı vardı ki, İslam coğrafyasının her tarafından insanlar ilim tahsili için seyahate çıkıyorlardı. Mesela yetenekli bir talebe kalkıp Maveraünnehir’e, mesela Semerkant’a gidip orada Astronomi eğitimi alıyordu.

Osmanlı medreselerinde müfredat tüm yüzyıllarda standart gitmedi. Bazen genişledi, bazen daraldı. Bazen zenginleşti, bazen yoksullaştı. Yöneticilerin ve ilmiyye sınıfının kalitesi medreseye ve müfredata yansıdı. Bu anlaşılmayacak bir şey değildi. Ama bendeniz bir örnek olsun diye 16 ve 17. yüzyılda Osmanlı medreselerinin mertebeleri ve müfredatı şöyleydi:

1. Haşiye-i Tecrid, 2. Miftah, 3. Kırklı ve Hariç elli.

Bu üç sınıfta okutulan dersler şunlar: Hesap, hendese, heyet, ilm-i hikmet, hikemiyat, tarih, coğrafya.

4. Dahil elli. Bu sınıfta Hidaye, Telvih, Buhari, Keşşaf ve Beyzavi okutuluyordu.

5. Altmışlı.

6. Sahn. Bu sonuncusu olan Sahn, bir tür master ve ihtisas sınıfıydı. Bu sınıfta talebe aynı zamanda ilk sınıfların hocalığını yapardı. Hocalar bu derslere nezaret ederek talebeye öğretmeyi öğretirlerdi.

Medreselerin bozulması üç alanda oldu:

1. Müfredat alanında: Kâtip Çelebi bu alandaki bozulmayı eleştirirken Hikmet ilimleriyle Din ilimlerinin arasının ayrıldığından şikâyet eder.

2. Kadroda bozulma: “Beşik uleması” denilen ucube bu alandaki bozulmanın en tipik örneğidir.

Yorum Yaz