İslam’a karşı terör

Anlaşıldı, İslam’a karşı husumetleri var.

Birine ya da bir şeye hasımsanız, ona saldırmak için bahane ararsınız. Bizim malumlar da bunu yapıyorlar. Saldırmak için bahane arıyorlar. Gavurdan fazla gavurcu kesiliyorlar. İslam bir Hıristiyan’dan, bir Yahudi’den gördüğü saygının binde birini bizim malumlardan göremiyor.

İslam’a karşı başlatılan imaj teröründe en sıkı tetikçiliği bizim malumlar üstleniyor. Bütün bunlar içlerinde İslam’a karşı nasıl sönmez bir kin beslediklerini gösteriyor.

Bu hasımlığın şanındandır. Onlardan İslam’a dostça, hatta tarafsız davranmalarını bekleyemeyiz. Son tahlilde onların ‘dertlerini’ anlarız. Fakat saçmalamalarını asla anlayamayız.

Malumlar, dostluklarında olduğu gibi düşmanlıklarında da ciddi değiller. Kelimenin tam anlamıyla cahiller. Saldırmak için fırsat kolladıkları İslam hakkındaki bilgileri kulaktan dolma. Bunlarla yola çıkınca saçmalamaları kaçınılmaz oluyor.

İşte bu saçmalamalardan biri de, İslam’ın altın çağlarından biri olan Raşid Halifeler döneminde üç halifeye karşı yapılan suikastlar. Bu suikastların üçü de İslam’a, İslam’ın aziz şahsiyetlerine karşı yapıldığı halde, bunları İslam yaptırmış gibi lanse etmekte ısrar ediyorlar.

Bu durumun Türk deyimleri sözlüğündeki karşılığı, “Hem vurup hem de ne vuruyorsun diye ortalığı velveleye vermek”tir. Bu malum zümre yıllardır karayı ak akı kara göstermekte oldukça mahir. Mağduru zalim göstermenin sonucu zalimi aklamaktır. Bunların yaptığı işte bu nedenle teröre destek vermektir. Bugün yaptıkları da geçmişte yaptıklarından farksızdır.

Gelelim şu ünlü suikastlara?

Hz. Peygamber’in ardından Müslümanlara liderlik yapan üç büyük halife suikasta hedef olmuşlardır.

Adil halife Hz. Ömer’i, sonradan İslam’a teslim olmak zorunda kalmış Muğire b. Şu’be adlı bir Mekke aristokratının kölesi Ebu Lülü şehit etmiştir.

Ebu Lülü İran asıllı ateşperest bir köledir. Sanatkârdır. Üstelik çağının en ileri değirmen teknolojisine vakıf bir sanatkârdır. Efendisi Muğire ile çağının geçerli hukuki prosedürüne göre kölelikten kurtulma anlaşması (mükatebe) yapmıştır. Gelirinden belli bir yüzdeyi efendisine vererek ödeyeceği bir bedel üzerinden özgürlüğünü satın alacaktır.

Anlaşma çoktan yapılmış, şartlar karşılıklı kabul edilmiştir. Üzerinden zaman geçtiği halde, anlaşmanın ağır olduğu, efendisi aleyhine bozulması gerektiği ısrarıyla halife Ömer’e başvurur. Halife bu saatten sonra yapılacak bir şey olmadığını söyler ya da durum bu olunca yapılacak bir şey olmadığı için bir girişimde bulunmaz.

Ebu Lülü’ün Hz. Ömer’le bir alıp veremediği yoktur aslında. Dahası, Halife Ömer ona destek vermektedir. Zira ona kamu adına büyük bir değirmen siparişi vermiş, belki bununla onun sorununu çözmesine dolaylı olarak katkıyı hedeflemiştir. Ama Ebu Lülü bu siparişi Ömer’e yaklaşmak ve aklındaki cinayeti gerçekleştirmek için kullanmıştır. Hatta Hz. Ömer siparişini verdiğinde “Sana öyle bir değirmen yapacağım ki?” diyerek kinayeli bir tehdit savurmasına rağmen kimse ondan kuşkulanmamıştır.

Hz. Osman’a suikast düzenleyenlerin başını Mısırlılar çekiyordu. Onlar da henüz Müslüman olmuş, fakat imanları boğazından aşağı geçmemiş kimselerdi. Sahabenin çocuklarından bazılarının da karıştığı bu suikasta karşı yiğitçe direnenlerin başında Hz. Ali’nin “Gidin Osman’ı savunun” diye gönderdiği oğulları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin geliyordu.

Bu iki suikast arasında bir benzerlik var: Hem İranlı hem Mısırlı suikastçıların vatanları çok kısa zaman önce Müslümanlar tarafından fethedilmişti. Bunlar görünen sebepleri ne olursa olsun, derin sebebin kavmi ve asabiyetçi duygular olduğunu gösteriyor.

Hz. Ali’ye suikast düzenleyen İbn Mülcem Harici idi. Bir bedevi ‘partisi’ olan Hariciler’i ilk anarşistler sayabiliriz. Fakat temelde Hariciler’in ortaya çıkışı da dini olmaktan daha çok sosyal idi. Hariciler “medenilere/kentsoylulara” karşı bedevileri yani bugünün diliyle “varoşları” temsil ediyorlardı. Çok Kur’an okumaları, zahit olmaları bu gerçeği değiştirmez. Sünnete karşı çıkışlarının ve hilafet hakkındaki çoğulcu görüşlerinin temelinde de bu sebep yatar.

Yani, Raşit Halifeler’e karşı gerçekleştirilen üç suikast da İslam’ın İslam’a değil, İslam dışılığın, kavim ve kabile taassubunun, cehalet ve bedeviliğin İslam’a, İslam’ın Medine ve medeniyetine, İslam’ın birleştirici ve bütünleştirici karakterine yönelik suikastlardı. Bunları bahane ederek İslam’a saldırmak, tıpkı bu suikastlar gibi İslam’a karşı terör estirmektir.

 

Yorum Yaz