İstismarın da bir edebi var

Bir siyasi mevtanın “Din elden gidiyor” sözü, bence yılın incisiydi.

Onu ömrünü İslam’la, onun yüce değerleriyle savaşa adamış malum bir başyazarın “ehl-i sünnet”i sahiplenen incileri izledi. Üstelik İslami değerlerin bu ülkede kökünün kazınmasında akıldanelik eden bu başyazar, en büyük İslami cemaatlerden birinin alim liderine de güya Müslümanlığı savunur kisvesi altında çamur atıyordu.

Bunu da gördük ya; bundan böyle göreceğimiz hiçbir şey bizi şaşırtmaz. Çirkin, kurnaz, ikiyüzlü ve istismarcı bir tavır. Tam yeri: Dinime dahleden bari?

Bazı dostların sandığı gibi burada bir duyarlılık falan görmüyorum. Eğer öyle görürsem kendimi iyi hissetmem. Aklın sebepler ve sonuçlar arasındaki bağ kuruculuk işlevini ona “aklın Rabbi” yüklemiştir. Aklın Rabbinin akla yüklediği bu işlevi yok saymak, aklın hakkını yemek olur.

Evet, ben de imanın bir mümine kazandırdığı en büyük vasfın merhamet olduğuna inanıyorum. Mahlukata şefkat ve merhamette güneş gibi olmak gerektiğine inanıyorum. Bir müminin sadece “ümmet-i icabet”i değil, “ümmet-i davet”i de dikkate alması, onları da gözden çıkarmaması gerektiğini düşünüyorum. “Bir adem bir alem” diye yanıp yakılmam bundan.

Fakat bu tür bir istismarın hiçbir kılıf altında meşrulaştırılmaması gerektiğini düşünüyorum. Hayır, “40 yıllık Yani, olur mu hani?” cinsinden bir itiraz değil bu. Olur, bal gibi olur. 40 yıllık Yani de Müslüman olur, 50 yıllık Vakkis de. Hatta ömrünü İslam’la ve onun yüce değerleriyle savaşmaya adamış olanlar da tövbe eder, istiğfar eder, şahadet getirir ve etrafını imanına şahit kılarak Müslüman olur.

Yoksa mı? Yoksa en çirkininden istismar olur. İşte şimdiye kadar bu malum tayfanın “din istismarı” dediklerinin daniskası budur. Dini dindar niçin istismar etsin? Bir dinin vecibelerini yerine getiren biri, istismarcı sıralamasında en son akla gelen kişidir.

Kur’an doğrudan Hz. Peygamber’e, dolaylı olarak tüm mümin muhataplarına bu tür istismarcıların nasıl tanınacağına dair yöntemler gösteriyor:

“Eğer isteseydik onları sana kesin gösterirdik ve elbet sen de onları gerçek yüzleriyle tanımış olurdun. Ama yine de sen onları sözlerinin bağlamından, eda ve üslubundan kesin ve net olarak çıkarabilirsin: Hepsinden öte Allah hepinizin yaptıklarını bilmektedir.” (47:30)

Ayetin sonuna dikkat! Allah’ın kişi hakkındaki değer hükmü onun sözü değil “YAPTIKLARI”.

“Din elden gidiyor” diyen birinin çirkin bir istismarcı olup olmadığını nasıl bileceğiz? Elbet yaptıklarından. Eğer bunu söyleyen kimse eline her iktidar geçtiğinde “elden gittiği” için ortalığı ayağa kaldırmak istediği o dinin dindarlarını ezmişse, o dinin emirlerini iktidarı eliyle yasaklamış, yasaklarını savunmuş ve uygulamışsa, dinin mezarını kazmışsa, ait olduğu siyasi kimlik bu ülkede “din karşıtlığıyla” özdeş hale gelmişse, biz bu çığlığın masum olduğuna nasıl inanalım?

Hıdır Dede’nin açıklamaları

Bu köşede Avrupa’da 50 bin Alevi’nin Hıristiyanlaştırıldığı haberi üzerine iki yazı kaleme almıştım: “Ben varım, ben benim ve ben şehadet ederim ki?” ve “Gerçeğin peşine düşmek”.

Bu yazılar üzerine, bu konuyu başarılı bir habercilik yaparak gündeme taşıyan Avustralya’da yayınlanan Yeni Hareket Gazetesi’nin yayın yönetmeni haberle ilgili tüm dokümanları göndermişti. Ona geç kalmış bir teşekkür.

Bu yazılarla ilgili olarak, Alevi camianın tanınmış kanaat önderlerinden Hıdır Dede aradı. Bu yazıların son birkaç haftadan beri gittiği her toplantıda gündem oluşturduğunu dile getirdi. Konuyu gündeme taşıdığım için teşekkür etme nezaketinde bulundu. Uzun uzun dert yandı. Alevi toplumunu Kur’an’la buluşturma, gerçek Alevilik’le buluşturma çabalarından örnekler verdi. Hassasiyetimize aynen iştirak ettiğini söyledi. Daha başka şeyler de söyledi.

Hıdır Dede’nin sık sık “kadan alam”larla bezediği sözlerinden seçtiğim bazı spot cümleler şunlar:

-Aleviler Kur’an’dan uzak kaldıkları için din değiştirecek noktaya sürüklendiler.

-Alevilerle Alevicileri ayırmak lazım. Bazıları rant peşinde koşuyor.

-Evet, maddi menfaat için din değiştirenler var. Bunlar hepimizin ıstırabı.

-Hz. Ali’nin yaşam tarzıyla ilişkisi olmayan birine Alevi denemez.

-Bir Alevi eğer samimi ise Hz. Ali’nin hayatını model almalıdır.

-Bir Alevi’nin İslam’ı terk etmesini kendi özüne ihanet olarak görürüm.

-Devlet katında bazı odaklar ve bürokratlar Alevilere karşı ayrımcılık yapıyor, bu da onlarda tepkiye neden oluyor. Bunlara meydan verilmemeli.

-Aleviler İslam şeriatının emirlerine karşı olamazlar; namazın, orucun yerine içkinin, işretin geçmesi kabul edilemez. Bunlar kökü çok eskilere uzanan tepkiselliğin sonucudur.

Hıdır Dede’nin Hıristiyanlaştırılan Alevi gençleri konusundaki bu hassasiyeti, umarım bu vahim durum karşısında vurdumduymaz davranan birçoklarına örnek olur.

 

Yorum Yaz