Kudüs; doğunun nazlı gelini, ihanetlerin kurbanıdır

Yıllardır söylerim, bir daha söylüyorum:

Kudüs’ü kim bu ümmete geri kazandırırsa, o İslam ümmetinin doğal önderidir.

Evet, böyledir. Böyle olması da gayet doğaldır. Çünkü Kudüs acısı, içimizde büyüyen ve hiç çıkmayan bir acıdır.

Kudüs’ümüz yaralıdır. Kudüs’ümüz çalınmıştır. Mekke’nin, Medine’nin, Şam’ın, Kahire’nin, Kurtuba’nın, İstanbul’un kardeşidir Kudüs. Bu ümmetin bağrından Kurtuba acısı hâlâ çıkmamışken, şimdi de Kudüs acısı gelip oturmuştur.

Kudüs meselesi, Arap’ın meselesi değildir. Münhasıran Filistinlilerin meselesi de değildir. Kudüs hepimizin, tüm mazlum ve mağdur ümmetimizin meselesidir. Dün böyleydi, bugün böyledir, yarın da böyle olacaktır. Biz Müslümanların Kudüs konusundaki hassasiyet ve hamiyeti, Hıristiyanlar kadar yok mudur? Olmamalı mıdır?

Okuyun şu tarihi olayı:

Osmanlı İngilizlerin başını çektiği müttefiklerle 1. Cihan harbine girmişti. Osmanlı’yı 7 düvele karşı savaştığı bu harbe sokan Almanlar idi. Almanya, şimdi yerinde yeller esen Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile birlikte idi. Osmanlı’yı Almanların yanında harbe sokan İttihat ve Terakki (İT) çeteleri, kendilerine yedirilen Alman ekmeğinin karşılığını böyle ödediler. (Yaşı 40’ın üzerinde olanlar hatırlayacaklardır; bizim neslimize de ilkokullarda Marshall yardımı çerçevesinde, utanmaz ve arlanmaz yöneticilerimizin marifetiyle Amerikan ketesi yedirildi.)

Savaşta Osmanlı-Alman-Avusturya müttefik, değil mi? İngiliz komutanı Allenby, ardında gönüllü Yahudi terör birlikleri de bulunduğu halde muzaffer bir komutan edasıyla Kudüs’e girdiğinin haberi Batı başkentlerine ulaşınca, tüm Hıristiyan dünyasında kiliselerin çanı günlerce susmadı.

Bu kutlamayı yapan başkentler arasında biri vardı ki, o Osmanlı ile birlikte güya İngilizler ve müttefiklerine karşı savaşmış bir başkentti: Viyana

Ya, öyle!

Elin oğlu, birbirinin kanına ekmek doğrarken dahi ortak değerlerini unutmuyor. Cephede kendisine karşı savaştığı İngilizlerin Kudüs’e girişine sevinçle karşılıyor. Düşmanlığı bir tarafa bırakıp, dindaşının işgalini kutluyor.

Kudüs, doğunun bu nazlı gelini, ihanetlerin kurbanıdır. Sultan Abdülhamid’in yiğitçe direnişinin ardından gelen İT ihaneti, Yıldırım Ordularının askeri açıdan fiyasko ile sonuçlanan savunma taktiği, Osmanlı’dan sonra Kral Abdullah’ın (Şimdiki Ürdün kralının dedesi) tavrı, Şerif Hüseyin’in ve zamanın diğer Arap yöneticilerinin tavrı. Hepsi ihanetler serisinin birer halkasını temsil eder.

İşgal ve terör devleti İsrail’i BM’de ilk tanıyan Türkiye’nin bu tavrı da elbet bu listeye eklenmelidir. Türkiye şimdiki makul ve yer yer cesur çıkışlarıyla bu sabıkasını silmeye çalışıyor. Türkiye’nin Kudüs konusunda yapacağı daha çok şey var.

İsrail devleti nicedir Mescid-i Aksa’nın altını oyuyordu. Bu tarih cinayetine birçok bahane uydurdu. Arkeolojik kazı, ağlama duvarının temellerini güçlendirme, tarihi ortaya çıkarma vs. Fakat niyet hep Mescid-i Aksa’yı yok edip yerine efsanevi tapınağı inşa etmek.

Harem-i Şerif’in altını oyma planlarının sonuncusu yine kanlı olaylara sahne oldu. Bu kahpece teşebbüslere karşı Filistinli Müslümanlar Cuma namazının ardından protesto gösterisi yaptılar. Mescid-i Aksa’nın altını oyma çalışmalarına tepki gösteren cemaatin üzerine İsrail askeri ateş açtı ve onlarca kişi yaralandı.

Bu açık bir provokasyondur. Tıpkı Sabra ve Şatilla katliamının canisi Şaron’un Harem-i Şerif ziyaretine benziyor. O ziyaret, ahlaksızca bir kışkırtmaydı ve beklenen büyük tepkiyi gördü. Fakat İsrail bu haklı tepkileri acımasızca bastırmak için güç kullandı. İnsanlar öldü.

İsrail ateşle oynuyor. Burada soru şu: İsrail bu kışkırtıcı tavırla neyi hedefliyor. Muhtemel cevaplar şunlar olabilir:

  1. Kendi iç kamuoyunu tatmin etmek için yeni koalisyon hükümetinin Yahudi vatandaşlarına verdiği adi bir rüşvet.
  2. Irak’ta en hassas döneme girildiği böyle bir zamanda hedef saptırmak, bunun yanında dünya kamuoyunun ve hassaten İslam dünyasının tepkisini ölçmek.
  3. Hamisi ABD’den daha fazla yardım ve destek koparmak için, saldırganlığı, hep yaptığı gibi pazarlık gücünü artırıcı bir unsur olarak kullanmak.
  4. Filistinlileri birbirlerine düşmüş bir haldeyken en hassas yerlerinden vurmak.
  5. Gerçekten şu karambolda Mescid-i Aksa’dan kurtulmayı istemek gibi çılgınca bir planın peşinde olmak.

Sebep her ne olursa olsun, Müslümanlar Mescid-i Aksa’ya uzanacak her ele karşı top yekûn haykırmak zorundadırlar. Bu bir şeref ve haysiyet meselesidir.

Yorum Yaz