Kur’an kitaplığınız için yeni kitaplar (2)

“Balık baştan kokar” veya “En kötü bozulma, en iyinin bozulmasıdır” size neyi hatırlatır?

İşte bu özlü sözlerin hatırlattığı sorunun çözümüyle ilgili bir kitap “Kur’an’ın Zihniyeti Değiştirmesi”. Dr. Mehmet Yolcu’nun kaleme aldığı kitap bir tez çalışması. Ama bu kitap, bir tezin akademik sıkıcılığını omzundan atmış, yine akademik çalışmaların çoğunda gördüğümüz o resmi, abus çehreli ve kokmaz bulaşmaz yaklaşımlardan kurtulmuş haliyle arz-ı endam etmiş okuyucusunun karşısına.

“Kur’an niçin indi?” sualinin de cevabını arıyor bu kitap. Bulduğu cevap, kitabın adında mündemiç: Zihniyeti değiştirmek için. Öyle ya, muhatabının zihniyetini değiştirmeyecekse, bir başka tabirle “yeniden inşa etmeyecekse”, ne yapacak vahiy? Değil mi ki vahiy kendi amacını “insanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkarmak” olarak ortaya koyuyor!

Kur’an’ın bu işi nasıl yaptığını, ilk muhatabı Hz. Peygamber ve onun sahabesinden yola çıkarak gözler önüne seriyor kitap. Okur, verilen örnekleri okuyunca Kur’an’ın “kıssa” diye anlattıklarının dahi “hikaye” değil, bir akıl, şahsiyet ve toplum inşasının unsurları olduğunu daha iyi anlıyorsunuz. İlerleyen bölümde, Kur’an’ın değiştirdiği, yani kesip attığı zihniyetin nasıl bir zihniyet dünyasına ait olduğu ele alınıyor. Adına “cahiliyye” denilen bu dünyanın zihni nasıl işliyor, aklı nasıl çalışıyor? Bu sorunun cevabını bulduğunuzda içinde yaşadığınız çağın aklıyla kıyas yapma imkanını da buluyorsunuz. Üçüncü bölümde Kur’an’ın zihniyeti değiştirmek için kullandığı kavramlar açıklanıyor. Bu amaca ulaşmak için istihdam ettiği yöntem ve araçlar ele alınıyor.

“Hayatın Yeniden İnşası İçin” adlı eseri okuyanlar, bu kitabı anlamakta hiç de zorlanmayacaklar. Çünkü bu kitap benzer kaygılardan yola çıkarak benzer sonuçlara ulaşan ikinci çalışma. Gönül, Kur’an’ın tasavvuru, aklı, şahsiyeti ve dolayısıyla hayatı inşasına ilişkin bu gibi değerli eserlerin açtığı çığırda, kıyılarını yeşerten bir ırmak gibi hayatın gürül gürül aktığını görmeyi diler. (Denge Yay., 0212 5247524)

Ahmet Şahrur’un el-Kitab ve’l-Kur’an’ına bu köşede yıllar önce şöyle bir değinip geçtiğimi hatırlıyorum. Son dönemlerde Kur’an üzerine yazılmış en sıra dışı, en ‘egzantrik’, en ilginç metinlerden biri. Aslında benim eserle tanışmam yeni değil. Fakat 4 yıl önce şöyle bir göz gezdirdiğim tuğla kalınlığındaki kitabı ancak okuyabildim. Doğrusu, bir kitabı okumakta zorlanmanın, kalınlıkla değil, içerik, dil ve üslupla alakalı bir şey olduğunu da söylemeliyim.

Kitabın ilk baskısı 1990 yılında Şam’da yapılmış. Elimdeki 7. baskı. Kitap Kur’an’a bir tür “yapı çözüm” metodunu uyguluyor. Kelimeleri ve terimleri etimolojik köklerine irca ederek müellifin/müfessirin aklındaki yere getiriyor.

Müellif bir yüksek mühendis. Dolayısıyla kitap cins ve gayretli bir mühendisin gözüyle Kur’an’ın yeniden okunması anlamını taşıyor. Kendisi aslında dil noktasında sağlam bir kaynağa yaslanıyor: Ebu Ali Farisi. Arap dilinde bu damar gerçekten esaslı bir damar. El-Hasais sahibi İbn Cinni, Mekayis sahibi İbn Faris, Esasu’l-Belağa ve Delailu’l-İ’câz gibi iki muhallet eserin sahibi Abdülkahir Cürcani gibi dil ve belağat dâhîleri hep bu okulun mensupları.

Fakat eser bu damardan hep ‘beslenmemiş’, bazen de, sanki bu damarı ‘kullanmış’. Her sayfaya ‘derkenar’ düşmüşüm. Bunları aktarmaya, bir değil beş yazı yetmez. Nasipse bir başka bahara. Fakat güzel ve orijinal tesbitler de var. İşte iddia edip bazısını mukni delillerle ispatladığı tezler: İtaat “nübüvvete” değil “risalete”dir, dolayısıyla “risale”yedir (41). “Sebu’l-mesani” Kur’an’dan değil “kitap”tandır; “kitap” muttakiler için, Kur’an insanlık içindir (57). “Zikr” anlamın insan diline dönüştürülmesidir (62). “el-Hak” kelimeleri dile getirilenlerin isimlerini değil, müsemmalarını ifade eder (72). “Kelimatullah” ahkama değil ilahi değişmez yasalara tekabül eder (78). “Tenzil” idrak edilemeyeni, “inzal” idrak edilebilir olanı ifade eder (166) vs? (Şam, el-Ehâlî, faks: 3335427).

 

Muhammed Nur Doğan’ın Ahenk Yayınları tarafından yayımlanan İslam’ı Kur’an’-dan Okumak adlı çalışmayı da anmış olalım. “Çalışma” dedim, “kitap” diyemedim. Çünkü eserde yer alan yazılar aslında “yazı” değil “söz” olarak ortaya konmuş. Bir radyoda yapılan konuşmalar sonradan yazıya dökülerek bir kitap çıkmış ortaya. Söz dili ile yazı dilinin farkını işi bilenler bilir. Onun için sözlü ürünlerin olduğu gibi yazıya geçirilmesine oldum olası sıcak bakamamışımdır. Bu birçok mahzurlar taşır. Kur’an başta sözlü bir hitaptı ve yazıya geçince “Mushaf” oldu. Biraz da, aradaki farkı gidermek için doğdu tefsir ve diğer Kur’an ilimleri.

Sözlü bir hitabın yazılı bir metne dönüşmesi hiç de kolay bir süreç değil. Söz kaynağından hedefine taşınırken başına yolda bin bir türlü kaza gelir. Anlam daralmaları, genişlemeleri ve kaymaları yaşanır. Allah vahyini korudu. Bu koruma vahiy için bir garanti teşkil etti, fakat muhatabın vahyi ‘doğru’ anlaması bu korumanın kapsamına dahil edilmedi, bu muhatabın bilgi ve irfanına, akıl ve idrakine, ceht ve gayretine bırakıldı. Bunun yolu muhatabın tefekkür, taakkul, tedebbür, tezekkür ve tefakkuhundan geçiyor.

İşte bu tür eserlerin amacı, bütün bunların nasıl yapılacağını göstermektir. İslam’ı Kur’an’dan Okumak da bunlardan biri. (0212 519619)

Ehl-i kitab olmadan, elh-i İslam olunmaz. El-Kitab’a ulaşan yol, kitaplardan geçer.

 

Yorum Yaz