Kurban: Bir varlık hiyerarşisi talimi (1)

İbadetlerde üç şey aranır: İllet, maslahat, hikmet.

İlletler ibadetlerin sebepleri, maslahatlar yararları, hikmetler gayeleriyle ilişkilidir.

Hikmetsiz ibadet olmaz, zira:

1. Allah abesle iştigal etmez. İnsan da, insan için konulan emir ve yasaklar da abes değildir: “Yoksa Bizim sizi anlam ve amaçtan yoksun olarak yarattığımızı mı sanıyorsunuz? (23:115) Abesin Kur’an’da bir karşılığı da “batıl”dır. “Onlar göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler ve derler ki: Rabbimiz sen bütün bunları anlamsız ve amaçsız yaratmadın”. O her şeyi hak ile yaratmıştır. Bir şeyi hak ile yaratmak, bir “anlam ve amaca mebni olarak yaratmaktır”.

2. İbadetleri ibadet yapan niyetlerdir. Niyet, bir bilinçlilik halidir. Dolayısıyla niyet, bir amaçlılık ve anlamlılık halidir. Anlamsızlığın ve amaçsızlığın olduğu yerde niyetten söz edilemez. Bu Kurban ibadeti için de geçerlidir. Niyet bir ibadetin “aksa’l-ğaye”sini gösterir.

Hikmetler bazen illetlerle, bazen de maslahatlarla karıştırılır. Oysaki hikmetler gayelerle alakalıdır. Zira hikmet “muhakeme” yoluyla “ihkam” veya “hükm”dür. Tüme varım yöntemiyle bir okuma sonucunda peygamberlere “kitap ve hikmet” verildiğini söyleyen ayetler, kitabı hayata dökecek bir muhakemeye işaret ederler. Bir ibadetin hikmeti, onu bir yere “bağlamak”tır. Yani, onun anlam ve amacını keşfetmektir. Onun, insanın “ma hulika leh”ini (yaratılış amacını) gerçekleştirmede oynadığı rolü tespit etmektir.

İbadetlerin hikmeti bazen onları emreden nasların açık ve zımni delaletleri ve hal karineleri yoluyla, bazen de muhakeme ve istikra yoluyla bilinebilir.

Kurban ibadetinin hikmeti, Kurban’ın amacını açıklayan Kur’an’daki tek yer olan Hac suresinin 36 ve 37. ayetlerinde mündemiç bulunmaktadır.

“Hayvanların kurban edilmesine gelince; Biz onu sizin için içerisinde nice hayırlar barındıran Allah’ın simgelerinden biri olarak (ibadet) kıldık: Bu böyledir; zira Biz onları sizin emrinize amade kılmışızdır; umulur ki şükredersiniz.”

“Onların ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşır; fakat sizden O’na ulaşan yalnızca O’na karşı gösterdiğiniz derin sorumluluk bilincidir. Böylece, onları size musahhar kıldı ki, size yol gösterdiğinden dolayı Allah’ın yüceliğini layıkıyla takdir edesiniz; ve (sen Ey Peygamber,) iyileri (O’nun rızasıyla) müjdele.” (Hac, 36-37)

Bu ayetler Kurban’ın hikmetini onun eti ve kanı gibi maddi unsurlarında, sosyal ve ekonomik katkısında değil, manevi boyutta aramamız gerektiğini gösterir.

Bu iki ayette kurbanın hikmetini bulmamızı kolaylaştıran iki ibare vardır: 36. ayetin sonunda yer alan “Kezalike sahharnaha lekum” (Böylelikle Biz kurbanlıkları size musahhar kıldık). Ve 37. ayetin ortasında yer alan şu cümle: “Kezalike sahharaha lekum” (o hayvanları size musahhar kıldığını işte böyle gösterdi).

Teshir, insanın ekremiyyet sırrıdır ve yaratılmışlar içindeki kerametini gösterir. Teshir ayetlerindeki “lam”ın dilsel konumu gereği, “İnsanın emrine amade kılınmayı” veya “İnsana hizmet maksadıyla bir yasaya uygun yaratılmayı” ifade eder. Ödünç bir kalıpla ifade edersek: Bir şeyin insana musahhar kılınması, onun üzerine Allah’ın “insanî hizmete mahsustur” yazmasıdır. Kur’an’a göre: Nehirleri, yıldızları, güneşi ve ayı, geceyi ve gündüzü, denizleri, yerde ve gökte bulunan her şeyi, kuşları ve bulutlar insana musahhar kılınmıştır. Kurban edilen hayvanlar da musahhar kılınanlar arasındadır. Kurban’ın hikmeti “kezalike” işaret ismiyle “musahhar kıldığımızı beyan için kurban kesilmesini teşri kıldık” zımni ifadesinde yatmaktadır.

Teshir, kavram olarak “meratıbu’l-vücud”a, yani varlık hiyerarşisine delalet eder.

Kur’an teshiri hatırlatmakla, dolaylı olarak şirki ortadan kaldırmayı, doğrudan varlık mertebelerini gözetmeyi amaçlamıştır.

Allah şirki kendisine zarar verdiği için değil, insana zarar verdiği için yasaklamıştır. Şirk özne olarak yaratılan insanın eşya karşısında kendisini nesneleştirerek tüketmesidir. Ve her şirk insanın ilahi yaratılış hiyerarşisindeki yerini unutması sonucunda gerçekleşir.

Ama teshirin asıl amacı, varlık hiyerarşisine dikkat çekmektir. Varlığın bir hiyerarşiden yoksun olduğunu düşünmek, tesadüfü Yaratıcı ilan etmekten başka bir şey değil. Bu tür materyalist bir yaklaşımın ahlaki nihilizmle sonuçlanması bir yana, insanın kendi değerini-haddini bilmemesiyle, dolayısıyla insanın ve insanlığın tükenişiyle sonuçlandığı bir hakikat. Kuran’ın, insanın “ahseniyyet” ve “ekremiyyeti”nden söz etmesi, haddi zatında ilahi yaratışta bir hiyerarşinin varlığına delalet eder.

İnsan varlık hiyerarşisini her bozduğunda, başına iş alır. Sahte kutsalların icadıyla sonuçlanan tüm sapmaların temelinde varlık hiyerarşisine hürmetsizlik yatar.

Eğer varlık hiyerarşisi bozulursa, işte o zaman insan kurban edilmiş demektir. İşbu yüzden kurban, sadece insanın Allah karşısındaki haddini değil, eşya karşısındaki değerini de öğrenmesidir. Devam edecek.

Yorum Yaz