Laik bayanlar papaz kuyruğunda

Her iddiasına varım: Unkapanı’ndaki Ayınbiri kilisesinin önünde şifa bulmak ve dilek tutmak için kuyruğa giren bayanların içerisinde bir tek İmam-Hatipli yoktur.

Uzun mu uzun kuyruğun fotoğrafına dikkatlice baktım. Bir tane tesettürlü de göremedim. Hepsi laikliğin bu ülkenin tüm vatandaşlarına kutsal kıyafet biçimi gibi dayattığı Batılı giyim tarzını tercih etmiş açık bayanlar.

Benim imkanım yok. Keşke gazetemizin muhabiri bu bayanlarla mini bir anket gerçekleştirseymiş. Merak ediyorum, mesela İmam-Hatiplere ve İmam-Hatiplilere nasıl bakıyorlar? Mesela seçimlerde oylarını hangi partilere veriyorlar? Kendilerini ne olarak tanımlıyorlar? Mesela İslam’la ilişkilerinin düzeyi nedir? Aralarında alnı secdeli var mıdır? Kiliseye bağışta bulunan bu bayanlar camiye bağışta bulunmuşlar mıdır?

Tabii, siz de en az benim kadar biliyorsunuz ki, kilise önünde papazın elinden para karşılığı “anahtar” almak (Bu anahtar nerenin anahtarı?) ve kutsanmış ayazma suyu içmek için kuyruğa giren bu bayanlar laik rejimimizin teminatı olduğu söylenen ayrıcalıklı sınıfa mensup. Bu sınıf kendisine “çağdaş” diyor, kendisinden olmayana da “çağdışı”.

Anlayacağınız, papaz kuyruğundaki bu “çağdaş” ve bittabi ki “laik” bayanların laikliği bu şekilde kutsanmış oluyor. Bu iş karşılığında belli bir ücret de ödüyorlarmış. Kilise görevlisinin dediğine göre, sadece bu ayın ilk günü gelenlerin sayısı 5000 kişiymiş.

Ayazma suyunun yudumu kaç para bilmiyorum. Ama toplanan para büyük bir yekun tutuyor olmalı ki, rahibe hanım bu parayla tam beş kilisenin tüm ihtiyaçlarının karşılandığını söylüyor.

Benim asıl üzerinde durmak istediğim husus başka.

Olayı haberleştiren medya kuruluşları ittifakla bir hususun altını çiziyorlar: Kuyruktaki bu bayanların hemen tamamının dini “Müslüman” imiş.

Öyleyse öyledir. Onların Müslüman olmadığını iddia edecek değiliz. Ama müsaade edin de soralım: Bu nasıl Müslümanlık böyle?

Balığın kavağa çıkması gibi bir şey bu?

Maksadımız tanımlamak ve yaftalamak değil. Sadece olayı soğukkanlılıkla anlamaya çalışalım: Bu İslam’ın “i”sinden haberdar olan bir Müslümanın yapacağı bir şey mi? O halde bu insanlara “nüfus cüzdanının din hanesinde İslam yazan insanlar” demek daha doğru olur.

Hurafenin de bir dini imanı var yahu. Eğer bunlar kelimenin gerçek anlamıyla Müslüman olsalardı, kilise ve papaz yerine cami ve imama giderlerdi, değil mi? Ama öyle olmuyor.

Neden peki?

Çünkü bu insanlar rejimin propagandasıyla yıllar yılı camiden ve imamdan nefret ettirildi. Laiklik adına dinden, imandan soğutuldu. Zannedildi ki bu insanlar camiden, imamdan, dinden, imandan nefret ettirilirse rejimin kendisine yaslanacağı emin bir zümre peydah edilmiş olur. Laiklin din yerine ikamesi de ispatlanmış olur.

Nerde!…

Olmadı. İşte görüldüğü gibi, camiden, imamdan nefret ettirilen kitleler kilisenin önünde papaz kuyruğuna girdiler. Fakat bu elim manzaranın müsebbibi olan beylerden çıt yok. Konuşsalar da öğrensek; elde etmek istedikleri sonuç bu muydu? Hala yok etmemişlerse, vicdanları bu durum karşısında birazcık da olsa sızlıyor mudur? Yoksa içlerinden “Aman İslam’dan uzak dursunlar da, neye yakın olurlarsa olsunlar” mı diyorlar?

Derlerse bu da sürpriz olmaz. Çünkü Kur’an bunu tâ 1400 yıl önce haber vermişti:

“Kinleri ağızlarından taşıyor, daha büyüğünü ise içlerinde gizliyorlar!” (Ali İmran, 118)

Yorum Yaz