Nefis nedir? (2)

Nefis kelimesinin yalın kat kökeni olan n-f-s, her ne suretle olursa olsun havanın çıkışına delalet eder.

Rüzgar için de, soluk için de geçerlidir. Teneffüs, soluğun göğüsten çıkmasına denilir. İnsanı rahatlatan rüzgara da aynı isim verilir. Hadisteki “Rüzgara sövmeyiniz, çünkü o Rahman’ın nefesindendir” ifadesindeki nefes bu türdendir.

İşte bu kökten türeyen nefis, lügatte ilkin kan manasına kullanılmış. Hayızlı kadına “nüfesâ’“, lohusalığa “nifas” denmesi bu yüzden. Kan, canlılığı temsil ettiği için, can ve hayat manasında, bunu sağlayan ve manevi hayatın kaynağı olan “ruh” ve maddi hayatın kaynağı olan “kalp” manasında kullanılmış. Nefs, semantik süreçlerden geçerek en geniş anlamını kazanmış ve nihayet “bir şeyin kendisi, zatı” anlamında kullanılmıştır.

İslam ilahiyatında bir ıstılah olarak nefis şu manaya gelir: “Kendi kendinin farkında olan zat”. Bunu şöyle de ifade edebiliriz: “Ben idrakine sahip olan kendinde varlık.”

Bu ıstılahi anlam bizi şuurlu varlıkların kapısına getirip bıraktı. Demek ki, nefis bizim ilahiyatımızda “şuurlu” varlıklar hakkında kullanılıyor. Kur’an’daki kullanımları da bu çerçevededir.

Mukatil, Kur’an’da nefsi “nefs” maddesi olarak değil, çoğuluyla “enfus” başlığı altında almış. Mukatil’in yorumuna göre, Kur’an’da nefis yedi ayrı anlamda kullanılmış. Bunlar ve ayetlerden getirdiği şahitler şöyle:

  1. “Kalp” anlamına (53:23; 12:53; 50:16; 17:25).
  2. “İnsan” anlamına (5:54; 5:32)
  3. “Millet/ümmet” anlamına (4:29; 24:61)
  4. “Tür/cins” anlamına (9:128)
  5. “Can/hayat” ve “ruh” anlamına (6:93; 39:42).
  6. “Öteki, yekdiğeri” anlamına (2:85).
  7. “Yakınlık” anlamına (4:44).

Mukatil b. Süleyman’ın (öl. 150 h.) bu kelimenin Kur’an’daki kullanımıyla ilgili Kur’an’dan yaptığı çıkarımların itiraz edilecek yönleri bulunabilir. Mesela nefsin “kalp” anlamına kullanılışına getirdiği Yusuf 53. ayeti, bunlardan biri. Üstada göre ayeti şöyle anlamamız lazım: “Ben kalbimi temize çıkarmam, çünkü kalp kötülüğü emreder.”

Bu ayeti ben tercüme edecek olsam, şöyle ederim: “…Bununla ben kendimi temize çıkarıyor da değilim; çünkü Rabbimin rahmeti(yle koruması) dışında, kuşku yok ki insan benliği, kötülüğün daniskasını işletebilir; şu da var ki Rabbim, rahmeti sınırsız bir bağışlayıcıdır.”

“Bu sözler Züleyha’ya mı Hz. Yusuf’a mı nispet edilmeli!” ihtilafında benim tercihim birincisidir. Bu ayrı bir konu. Ayette iki kez “nefs” geçmekte, bizce bu ikisinin anlamı dahi aynı vurguyu taşımamaktadır. Birinci “nefis” doğruda doğruya “ben idrakine sahip zat”, yani kişinin “ben, kendim” derken kastettiği “ben” iken, ikinci “nefs” bilinçaltında yer tutan şehvet, öfke, korku, hırs gibi güdüleri ifade eden “benlik/ego”dur.

Birinci “nefs” beyan ehlinin tarifine yakın iken, ikinci “nefs” irfan ehlinin tarifine yakın durmaktadır. Birinciyle ikinci bir dersek, o zaman “ben kendimi temize çıkarmam, çünkü ben kendim, kötülüğü emrederim” gibi bir anlam çıkar. Bu ise, insanın günahkar doğduğunu söyleyen kilise ilahiyatını destekler. Oysaki insan, temiz bir fıtratla yaratılmıştır.

Yukarıdaki listede yer almayıp da Kur’an’da yer alan unsurlar da var. Mesela Kur’an’da ahiretteki insana “nefs” tabir olunur. Bu mahiyetini bilemediğimiz özel bir kullanımdır: “Ey (Rıza ile) tatmin olmuş nefis!” (89:27) ayeti buna örnek. Yine Kur’an’da “nefs” insan türünün kendisinden yaratıldığı ilk “öz” veya “töz” (Msl. 4:1). Ayrıca Kur’an’da Allah için kullanılır (Msl. 5:116). Hem insanı hem cin topluluğunu ifade için kullanılır (6:130). Fakat melekler için hiç kullanılmaması, nefsin bilinçle bire bir alakasına yaptığımız vurguyu haklı çıkarması açısından ilginçtir.

Sanırım bir şey iyi anlaşılmıştır: Nefis Kur’an’da olsun, sözlükte olsun, gerçek bir “çok anlamlı” kelimedir ve yaklaşımların farklılığını biraz da kelimenin bu yapısı tahrik etmektedir. Bir dahaki yazıda nefsin İslam bilgi sistemleri içindeki yerine bakalım.

 

Yorum Yaz