Nokta, millet sana minnettardır!

Alper Görmüş. Bu adı hafızanızda tutun. Çünkü bu ad hafızada kalmayı hak ediyor. Bu ad, omurgalı gazeteciler sınıfındaki yerini şimdiden aldı.

Biz onu Kürşat Bumin ile birlikte Yeni Şafak’ın Kronik-Medya sayfasını hazırladığı günlerden hatırlıyoruz. Malum medyada ne bitmez tükenmez numaralar olduğunu birçokları ondan öğrendi.

Alper Görmüş, Nokta dergisinin editörlüğünü yapıyordu. Nicedir aklını kadın eti pazarlamakla bozan dergiciliğe haberi taşıdı. “Dergi haberle de satılır”ı ispat etti. Ve Görmüş’ün editörlüğündeki Nokta, millet iradesinin güvenliğine yönelik iç tehdide karşı kahramanca bir direniş sergiledi. Özde değil sözde demokrat olanların maskesini indirdi. Milletin iradesine karşı komplo düzenleyen militer ve paramiliter güçleri faş etti.

Bu uğurda yaptığı üç kapak haberine bu millet minnettardır.

Birincisi, Genelkurmay’ın Vakit’in de aralarında bulunduğu millet yanlısı gazetelere karşı hazırladığı Andıç adlı gizli çalışmaydı. Bu Andıç da, en az 28 Şubat’taki selefi kadar art niyetli ve önyargılı idi. Birilerinin o çok övündüğü “kurmay aklı”nın dibini ortaya koyuyordu. Dahası, malum medyanın güvenlik bürokrasisiyle nasıl uygunsuz ilişki işinde olduğunu gösteriyordu.

Genelkurmay başkanlığı belgeyi hazırlayanları soruşturmak yerine, her zaman olduğu gibi sızdıranları arama yoluna gitti. Kim bilir belki de “Şüyuu vukuundan beter” sözünü hatırladı. Sizce burada yaman bir çelişki yok mu? Birileri basının bir kısmı hakkında neredeyse “vatan haini” demediği kaldık bir belge hazırlayacak, fakat bunu kamuoyunun duymasından köşe bucak kaçacak. Madem altına imza atıyorsunuz, duyulmasından niye gocunuyorsunuz. Madem gocunuyorsunuz, neden yapıyorsunuz?

Nokta’nın ikinci kapak haberi, millete “Verilmiş sadakamız varmış” dedirtti. Bu kapakta bir çift asker postalı vardı. Postalın altında da şu manşet: Hayret verici ayrıntılarıyla SARIKIZ ve AYIŞIĞI/ 2004’te İKİ DARBE ATLATMIŞIZ.

İşte bunun için millet Nokta’ya minnettardı. Zira emekli bir denizci generalin günlüklerini yayınlamasa, milletimiz, bu memleketin 2004 yılında ne büyük felaketin eşiğinden döndüğünü öğrenemeyecekti.

Nokta’nın bölük pörçük yayınladığı bu günlükler bir hazine değerinde. Bu ülkede “kurmay aklı” denince ne anlaşılması gerektiğine dair bulunmaz bir belge. Bu günlükler sayesinde çok şey öğrendik. Mesela milletin hazinesinden beslediği, gönlünü eğlendirdiği, gözü gibi koruyup eleyip belediği subayları vatanı dış tehditlere karşı korumaktan başka her işle meşgullermiş. Eylem planı yapmış generallerimiz. Okuyun:

“Önce basını ele geçirecektik. Sonra rektörler ile temas edip öğrencileri sokağa dökecektik. Sendikalar ile aynı şekilde hareket edecektik. Sokaklara afiş astıracaktık. Dernekler ile temas edip onları da hükümet aleyhine teşvik edecektik. Bütün bu olayları yurt çapında yapacaktık. Yukarıdakiler SARIKIZ olarak anılacaktı?”

Siz cebinizden maaşlarını ödediğiniz generallerinizin kendi işlerini yaptığını düşüne durun. Bakın paşamız ne yapıyormuş: “Anlaşılan bundan sonra bahriye işlerine daha az zaman ayırıp siyasi gelişmeleri takip etmek zorundayız”. Yani, paşalarımız bal gibi üniforma altında siyaset yapıyorlarmış. Kimdi “Savaş, silahla yapılan siyasettir” diyen ecnebi? İyi de, bu savaş kime karşı?

Üzerine yürüme görüntüleri hep mecliste olur zannederdik değil mi? Bakın öyle değilmiş. 12 Eylül 2003 günkü güncede şu yazıyor: “Ben şahidiyim. YAŞ toplantısında Çevik Bir Genelkurmay Başkanı’nın üzerine yürüdü ve bazı kişiler salondan çıkmaya davet etti.”

25 Ekim 2004 tarihli günceden, generallerin bir görevinin de ülkeyi yönetenleri korkutmak olduğunu öğreniyoruz: “Onları iç siyasete döndürerek bizden korkar hale getirmek lazım.” Ya şuna ne demeli: “Askerin söylediği yapılır ama bunun nedeni vardır. Zira askerin elinde silahı vardır.” Ya, işte böyle. Söz bitti, nokta.

Kendi aralarında toplantılar yapıyorlar bunun da suç olduğunu biliyorlarmış. İmam-Hatiplilere, İslami tesettüre nasıl derin bir nefret duyduklarını da, aheste aheste dercetmiş entelektüel generalimiz. 

Nokta, üçüncü olarak da 100 kadar STK’nın (TSK’nın değil) militer güçlerle nasıl uygunsuz ilişkiler içinde olduğunu ortaya dökmüş. Aslında adı “sivil” olan bu kuruluşların paramiliter güç olarak kullanıldığını da 14 Nisan mitinginde millet görmüş bulunuyor.

Nokta, adını dergicilik tarihine altın harflerle yazdıracak olan bu iyilikleri yaptı millete.

Fakat Nokta’ya önce askeri savcının talimatıyla baskın yapıldı. Bilgisayarlarına ve arşivine el konuldu. Bununla da yetinilmedi, “seni sevmeyen ölsün” korosu, dergi kadrosunun gözünü yıldırdı. O kadro buna rağmen “Sizde değil özde demokrasiye kadar devam” kapağıyla çıktı.

Ve nihayet iş derginin sermayedarını bunaltma ve sıkboğaz etme aşamasına geldi dayandı. O da Nokta’ya son noktayı koydu. Koymasaydı bu millet onu yüreğiyle alkışlardı.

 

 

Yorum Yaz