Papa ile Cum-baba el ele, nereye?

İslam’a hakaret eden Papa ile İslam’ın inançlarını üstü kapalı “doğma” ve “boş inanç” diye tahkir eden Çankaya sakini el ele vererek ne yapmak istiyorlar?

Papa’nın mazereti yok. Zira bu konuşma önceden hazırlanmış bir konuşma. Metin olarak yazılmış. Kamuya açık bir mekanda okunsun diye eline tutuşturulmuş. Belki de işin içinde iş vardır. Bir iç çekişmenin kurbanı da olmuş olabilir Papa. Onu mahcup edecek bir metin yazılıp önüne konularak ofsayta düşürülmüş de olabilir.

Konuşmanın içinde açıkça Efendimiz’i tahkir edici cümleler yer alıyor. Papa, gelen tepkiler üzerine alıntılara katılmadığını söylüyor. Fakat yaptığı konuşmada bu açıklamasını yalanlayan bir cümle yer alıyor: “ Bu (alıntılar) beni çok etkiledi ve de bunu konuya ilişkin düşüncelerim için bir kalkış noktası olarak kullanacağım. ”

Şu halde, bu tür açıklamaların ciddiyeti yok. O zaman kendi kendimize sormamız gerek: Papa, durup dururken bu konuşmayı niçin yaptı?

Aslında durup dururken yapmadı. Bu taammüden işlenmiş bir sözlü cinayet. İslam’la şiddeti iç içe göstermek, bunu yaparken bir dinin mensuplarını incitici sözler etmek, bir bakıma onları tahrik etmek anlamına geliyor.

Mikrobu insana zerk edeceksiniz, sonra da ateşin neden yükseldi diye onu suçlayacaksınız. Papa’nın bu konuşmasına İslam dünyasından yükselmesi muhtemel tepkilere gene aynı pişkinlikle karşılık verecekler; tıpkı, karikatür krizinde olduğu gibi.

Aslında bu operasyonu Kardinal Ratzinger’in Papa seçildiği güne kadar götürmek gerek. Bir önceki Papa öldüğünde, Alman asıllı Ratzinger’in Papa adayları arasında adı geçiyordu. Herkesin beklentisi, Vatikan tahtına bir “şahin ”in oturtulacağı yönündeydi.

“Oturtulacağı” dedim, zira tüm dünyada istediği gibi at oynatan egemen güçlerin Papa seçimi gibi çok önemli bir makamı ihmal edeceklerini düşünmek hayli safdillik olur. Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği seçimi, NATO Genel Sekreterliği seçimi ne kadar tarafsız ve şaibesizse (!), Papa seçimi de o kadar tarafsız ve şaibesizdir günümüz dünyasında. Kaldı ki, Papalık makamı, BM’den de, NATO’dan da çok daha etkin ve önemlidir.

Ratzinger kardinalken şahin demeçleriyle tanınıyordu. Bir yerde, o demeçler de Papa seçiminde etkili güçlere bir selam, bir mesajdı. Neo-Con terörünün dünyayı kasıp kavurduğu bir zaman diliminde egemen güçlere “Sizin aradığınız adam benim” mesajıydı. Ratzinger cenapları Papa’lık tacını giydikten sonra da şahin demeçlerin ardı arkası kesilmedi. Ve en sonunda mahut konuşma gerçekleşti.

Bu konuşma, konuşanın kimliği veya konuşmanın içeriği ne olursa olsun, bal gibi de siyasi bir konuşmadır. Zaten Papa teorik olarak iki kılıç sahibidir: Biri dünyayı, diğeri dini temsil eder. Papa, hangi kimliğiyle yaptı bu hakaret dolu konuşmayı? İçeriğine bakarsanız dini kimlik baskın gibi görünüyor. Fakat zamanlamaya ve verdiği mesaja bakınca, baştan ayağa siyasi bir işlevi olduğu ortaya çıkıyor.

Üç nedeni olabilir bunun:

1) İslam karşıtlığı üzerinden boşalan kiliselere cemaat devşirmek. Gerçekten de Avrupa’da Hristiyanlık tükeniyor. Bırakın yeni kilise inşasını, eski kiliseler cemaatsizlikten satılığa çıkarılıyor. Bunu önlemenin yolu, düşman bir öteki icat etmek. Hazır, 11 Eylül’ün gölgesinde İslam’a karşı da bir savaş açılmış. Papa efendi, fırsattan istifade iş bitiriyor.

2) Her şeye rağmen Batı insanının İslam’a teveccühünün önüne geçmek. Evet, tüm propaganda ve pompalanan İslam-korkusuna rağmen Batı’da İslam hâlâ insan kazanmayı sürdürüyor. Onlar bunu görüyorlar. Batı insanındaki Haçlı bilinçaltını tahrik ederek İslam düşmanlığını kışkırtmaya çabalıyorlar. Bu yolla İslam’ı merak eden kitlelerin önüne bir önyargı duvarı örmek istiyorlar.

3) Neo-Con takımının savaşına asker yazılıp ganimetten pay kapmak. Akla gelen ihtimallerden biri de bu ve gayet de makul. Bush, gaf-maf diye geçiştirilen o itirafında “haçlı savaşlarına” sahip çıktığına göre, Papa da bu jeste bir karşılık vermeliydi. Protestan-Evangelik Bush’un jestine Katolik Papa’nın cevabı da böyle geldi. Şimdi “Neo-Con” takımı kendine “Teo-Neo-Con” kısaltmasını seçebilir. Bu teolojik destek de böylece tescillenmiş olur.

Gelelim, projenin Türkiye ayağına?

İşbu siyasal konuşmayı yapan Papa’yı Cum-baba Türkiye’ye davet ediyor. Yani, “dini simge” Çankaya’da görünmesin diye Başbakanı dahi eşsiz davet eden Çankaya, baştan ayağa etiyle, kanıyla, canıyla, cübbesiyle, takkesiyle, külahıyla, zünnarıyla, haçıyla dini simge olan Papa’yı Çankaya köşkünde ağırlayacak. Yalnız bir fark var: Bu kez simge İslam’a değil Hristiyanlığa ait.

Buradan ne çıkıyor? Çankaya sakininin laikliğinin İslam’a karşı söktüğü, Hıristiyanlık ve onun Papa’sı söz konusu olduğunda laiklik hassasiyetinin yerini derin ve anlamlı bir “hoşgörü”nün aldığı gerçeği çıkıyor.

Burada akla gelen bir başka soru var: İslam’a hakaret eden Papa ile İslam’ın inançlarını üstü kapalı “doğma” ve “boş inanç” diye tahkir eden Çankaya sakini el ele vererek ne yapmak istiyorlar?

Sahi bu dayanışma, kimlerle kimlerin dayanışması?

Yorum Yaz