Rus Müslümanlar

İki şeye içim yanar: Yarım kalan rüyalar ve yarım kalan hayatlar. Bugün size anlatacaklarım da yarım kalmış bir rüya ile ilgili.

Nerede okuduğumu tam hatırlayamıyorum. Yüzyılın başında, Çarlık Rusya’sında, yarım kalmış bir rüya görülmüş. Adı geçen zaman diliminde, bir avuç iyi yetişmiş Tatar Müslüman aydının davet çalışması soylu meyveler vermeye başlamış. Saray çevresinden İslam’ı kabul eden nüfuzlu insanlar olmuş. İslam’a davetin kapsamına Çar da alınmış. Bolşevik devriminin arefesinde ülkesinin içinde bulunduğu değer krizini fark eden Çar, davetçilerden dinlediği İslam’a hayranlığını ifade etmeye başlamış. Hatta iş öyle bir noktaya gelmiş ki, iman etmeye ramak kalmış olan Çar, İslam’ın içki yasağını öğrenince tereddüt geçirmiş ve arkadan gelen iç kargaşa bu rüyayı yarım bırakmış.

Tefsir derslerimizin istikrarlı taliplerinden tarih doktoru Ağacan Beyoğlu’nun tercüme edip getirdiği makaleyi okuyunca, bu rüyayı yeniden hatırladım ve paylaşmak istedim.

Yüzyılın başındaki bu akim kalmış davet çalışması sırasında binlerce Rus’un Müslüman olduğunu da, yine aynı yerde okumuştum. Eğer komplo teorisi demezseniz, Lenin ve Plehanov gibi Batı Avrupa’da örgütlenen Komünist liderlerin Çarlık Rusya’sına ihraç edilerek orada hem de Kızıl-Yahudi sponsorlar eliyle bir devrim yapmalarının sırrı burada yatsa gerek.

Yüzyılın başında yarım kalan bu rüya, şimdilerde kaldığı yerden devam ediyor. Müslüman olan Ruslar kısa adı NORM olan “Rus Müslümanları Milli Organizasyonu” oluşturdu. NORM kendini 17 Şubat 2006 tarihinde Moskova merkez kütüphanesinde düzenlenen Müslümanlarla Hıristiyanlar arasındaki tartışmalı toplantı ile duyurdu.

NORM bir şemsiye kuruluş. Rusya’nın değişik yerlerine dağılmış Rus Müslüman guruplar, ilk defa NORM çatısı altında resmen bir araya gelerek “biz de varız” dediler. Çatıya ilk iltihak eden dernek Moskovalı Rus Müslümanların kurduğu Sırat-ı Müstakim derneği oldu.

Derneğin başında Müslüman olunca Ali ismini alan Vyaçeslav Polosin bulunuyor. Üstad Ali, eski bir Ortodoks Papazı. Siyasal bilgiler doktoru ve Duma milletvekili.

Tartışmalı toplantıyı yerinde izleyen Moskovskie Novosty yazarı-muhabiri, gördükleri karşısında hayli şaşırmış görünüyor. İslâm dünyasında Hıristiyanlara karşı yürüyüşler yapılıp ruhaniler öldürülürken (Trabzon’da öldürülen papazı kastediyor) Moskova’da Rusların İslam’a koşmasını hayretle karşılıyor.

Yukarıdakiler gibi, şu bilgileri de bu muhabirin yazdıklarından öğreniyoruz:

İslam’a en çok rağbet edenler, Bolşevik Partisi’nin radikal kanadına mensup olanlarmış. Rus liberal entelektüelleri de bu sıralar Kur’an’a hayli ilgi duyuyorlarmış. “O kitabı büyük bir hevesle okuyorlar” diyor makale yazarı.

Üstad Ali (Vyaçeslav) Polosin, karşısındaki Ortodoks Papazlara karşı İslam’ı öyle etkili ve ikna edici savunmuş ki, salon onun sözlerine kilitlenmiş.

Rus yazar, salonun ortasında başındaki beyaz sarığı ve beyaz uzun sakalıyla dikkat çeken “bilge” kişiyi, önce bir “Tacik aksakallı” sanıyor. Fakat çok geçmeden onun tüm Rus Müslümanların ittifakıyla NORM’un rehberi seçildiğini öğrenince şaşırdığını söylüyor. Meğer bu zat Rus ordusunun eski bir subayı olan Anatoly Stepçenko imiş. Tacikistan’da görev yaptığı yıllarda Tacik arkadaşlarında gördüğü İslâm ahlakına hayran olarak 1990 yılında kelime-i şahadet getirmiş. Zaten geçmişinde Hıristiyan değil, ateist-komünist imiş. 28 yaşında vaftiz olmuş. Fakat Hıristiyanlık tatmin etmemiş. Budizm, Hinduizm derken eline günün birinde bir Kur’an geçmiş. Arkasından oğlu ve kızı da babalarını izleyerek Müslüman olmuşlar. Karısı direnince boşanmak zorunda kalmışlar.

Üstad Polosin, kendini memleketi Omski’de İslâmî davete adamış. Harun er-Rusî adını alan ilk Müslüman davetçilerden Moskovalı Vadim Sirodov ve arkadaşları onu arayıp bulmuşlar ve NORM’un başına geçirmişler. Şimdi hep birlikte Rusya’nın tümden Müslümanlaşması ideali uğruna koşturuyorlarmış.

Bu idealist adamlar şuna inanıyorlar: “Rus halkının kurtuluşu İslam’da.” Eğer Müslüman olmazsa, gelecekte Rus diye bir halk kalmayacağını söylüyorlar. Yerden göğe haklılar. Eğer Müslüman olmasalardı, Türk diye bir kavim de kalmazdı yeryüzünde.

İslâm kurtuluştur. İslâm, insanlığın tek adasıdır.

SSCB kurulduktan sonra ilk büyük Müslüman kıyımı 1930’larda yaşandı. Müslüman liderlerin ve alimlerin hemen hepsi öldürüldü. Kaçabilenler canını zor kurtardı. Sovyetler yıkılana kadar da ses seda çıkmadı. Bu yarım yüzyıl çok karanlık, çok kahrediciydi. 20. yüzyılın İslâm seyyahı ve düşünürü T. B. Irving, İslâm dünyası hakkında kaleme aldığı o hacmi küçük, muhtevası büyük eserinde SSCB Müslümanlarına da yer verir. Irving öylesine umutsuzdur ki Sovyet Müslümanlarından, “Türklerin yarısının sonsuza değin Demir Perde gerisinde kalmasına izin mi vereceğiz?” diye sorar ve sözünü şöyle bitirir: “Birçok halkı köleleştirmek için işleyen bu köhne Sovyet açmazını yıkmalıyız.”

Ve kütür kütür yıkılıp hak ile yeksan oldu Sovyetler. Eğer akıllanmazsa, Amerika’yı da aynı akıbet bekliyor. Ama İslâm yaşıyor, kanı var ki kan veriyor, canı var ki can veriyor.

Ve rüyamız sürüyor ey millet, rüyamız sürecek!

Yorum Yaz