Şehvet bilinci esir alınca

Yırtık ülkemin yırtık insanları, zina konusunda yine yırtıldılar. Zina kelimesi Kur’anî bir kavram.

Nikah akdi olmaksızın gerçekleşen tüm birleşmeleri kapsar. Kur’an değil yapmayı “yaklaşmayı” dahi yasakladığı için, fıkıh geleneği içinde zina fiilinin etrafında bir tampon bölge oluşmuş.

Neslin korunması zina yasağının bir numaralı gerekçesini teşkil eder. Fakat tek gerekçesi bu değildir. Bu olsa olsa zina yasağının sosyolojik gerekçesi olabilir. Bir de psikolojik gerekçesi vardır ki, o da insanın şehvetinin denetimi altına girmesini engellemektir.

Zina şehevî güdülerin eseridir. Bu güdü insana, hayata lezzet katmak, neslin devamını sağlamak, hayatın iki yarım küresini temsil eden iki cins arasındaki işbirliğini temin etmek için bahşedilmiş bir nimettir. Tıpkı yemek, içmek, uyumak, öfkelenmek, sevmek, nefret etmek gibi tabii ve fıtridir. İnsan doğasına aykırı Pavlus Hristiyanlığında olduğu gibi, günah olan şehvet değil, şehvet güdüsünün meşru olmayan yollardan tatminidir. Tıpkı yemenin değil haram yemenin günah olduğu, öfkelenmenin değil öfke ile başkasına zarar vermenin günah olduğu gibi.

Şehvet bilindiği gibi bir içgüdüdür ve her iç- güdü gibi insan bilinciyle etkileşim halindedir. İnsanı hayvandan ayıran en önemli ayrım, bilinciyle içgüdülerini frenlemesi ve denetlemesidir. Akıl ve mantık, bilgi ve muhakeme işte bu noktada işe yarar. Eğer insan içgüdülerini bilincinin denetimine vermek yerine bilincini iç- güdülerinin denetimine verirse, aklıyla değil güdüleriyle hareket eder. Onun aklı ve fikri güdülerinin merkebi olur. Kur’an bu tipleri nitelerken “hayvandan da aşağı” ifadesini kullanır.

Bu çarpıcı ifade gerçeğin çıplak bir biçimde ortaya konmasıdır. Hayvan güdüleriyle hareket eder, fakat onun güdülerinin emrine vereceği bir akıl ve mantığı, bilgi ve becerisi yoktur. Ama insan güdülerinin denetimine girerse, hayvandan daha aşağı, daha bayağı duruma düşebilir. Çünkü onun güdülerinin hizmetine sunacağı bir akıl ve mantığı, bir bilgi ve becerisi vardır. Bunlar sayesinde o hiçbir hayvanın beceremeyeceği kadar alçalır, vahşileşir, ilkelleşir ve zarar verir.

İnsanoğlu için doğrunun ve ahlakın görelileşmesinden daha tehlikeli bir durum yoktur. Eğer insanlar doğru ve ahlaki olan üzerinde uzlaşmamışlarsa herkes kendi doğrusunu savunacak, kendi doğrusunu dayatacaktır. Bu ise kaostur.

Postmodern dönemi yaşayan Batı toplumları göreliliğin cehennemine doğru hızla yol almaktadırlar. Bugün demografik sorunlar Batı’nın yumuşak karnı haline gelmişse sebebi budur. Nüfus eksilerde seyrediyor ve tarih sahnesinden bir gün silinip gitme endişesini derinden derine yaşıyor ve bu endişe yüzünden hırçınlaşıp kendine baş eğmeyen kültürleri “şeytan, öteki” olarak damgalıyorsa sebebi budur. Batı’nın küresel iktidarsızlığı kadını da erkeği de yeni seksüel tatmin araçları aramaya, o olmadı diğeri, o olmadı daha eksantrik ve kuraldışı olanı derken insanoğlunun tarihinde hiç yaşanmamış sahneler yaşanıyorsa sebebi budur. Aile çöküyor, çocuğun yerini köpek alıyor, ensest ilişkilerin oranı % 30’lara varıyor, serbest seksin ideolojisi satanizm, gelişmiş Batı’nın yükselen değeri haline geliyorsa sebebi budur.

Son Avrupa programım sırasında, şu kara propaganda ortamında dahi bir grup Avrupalı genç kadının kitlesel halde İslam’a girişinin temelini deştiğimde, işte bu yukarıda saydığım sorunlar çıkmıştı ve ben hiç şaşırmamıştım.

Çünkü şehvetin denetimine giren bir bilincin duracağı bir günah eşiği yoktur. Sahi, haddini ve değerini bilmeyen birini ne ile ikna edeceksiniz? Onun için Allah, ahlak, fıtrat, kitap, değer, sınır hiçbir şey ifade etmiyor. İman onda bir vicdan inşa etmediği için vicdanının kendisinde bir yaptırım gücü yok. Toplumsal baskıyı da takmıyor. Çünkü kendisini sözüm ona gelişmiş “birey” olarak görüyor ve toplumuna tepeden bakıyor. Geriye kanuni yaptırım gücü kalıyor.

Onun da kolayı var. Bu gibiler kanun yapanların ta kendileri ya da kanun yapıcıları en çok etkileyenler oluyor genellikle. Onlar için şu dâr-ı dünyada hiçbir yaptırım gücü kalmamış oluyor. Tam bir “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçinler” durumu. Ahlaksızlık ahlak, içgüdülerinin tutsağı olmak özgürlük, toplumsal ve kültürel değerleri iplememek “gelişmişlik” olup çıkıyor.

Zina tartışmaları bu ülkedeki yırtılmayı bütün çıplaklığıyla ortaya koyan bir turnusol kağıdıdır. Tartışanlar İslam’ı bu meseleye bir biçimde dahil etmek isteseler de İslam TCK bağlamındaki bu tartışmaların tarafı değildir. Çünkü ne getirilen değişiklik önerisinin İslam’la bir ilgisi vardır, ne de laik devletin böyle bir kaygısı.

Eğer maganda erkeklerle feminist kadınlar bu vesileyle birbirlerini alt etmeye çalışıyorlarsa, İslam’ı aralarındaki didişmeye bulaştırmasınlar. Beri yandan “Ben zinasız yapamam” diyenlerin endişe etmelerine de gerek yok. Onların zina etmeleri devlet garantisindedir ve bu haklarına dokunmaya yeltenecek cüreti kendinde görecek bir çevre bulunmamaktadır.

Aklı selime davet edenler var bir de. Güldüm. Şehvet bilinci esir alınca, ortada “selim” denilmeyi hak eden bir akıl kalır mı?

 

Yorum Yaz