Suçlamak kolay, gerçeği görmek zor

2. Dünya Savaşı yıllarında, Nazilerin Yahudilere karşı uyguladığı insanlık suçu olan zulüm ve kıyımların yıl dönümü, geçtiğimiz günlere tesadüf ediyordu.

Zulüm ve kıyımdan, acı ve ıstıraptan başka ne çıkar? Keskin Yahudi zekâsı, zulüm ve kıyımdan, -biraz paradoksal da olsa- başka şeylerin de çıkacağını ispatlamış bulunuyor.

Bu zulüm ve kıyımdan, 2000 yıllık gurbetten sonra Yahudilere bir devlet, dünyanın her yanına dağılmış halklardan devşirilmiş bir toplum, bir de “soykırım endüstrisi” çıktı.

Büyük mütefekkir R. Garaudy “soykırım endüstrisi”ni ve yalan rakamları deşifre ettiği için Fransa Yahudilerinin hışmına uğradı. Aslında bu işin adını koyan ve kendisi de bu acıları yaşamış bir Yahudi olan Soykırım Endüstrisi: Yahudi Acılarının İstismarı isimli eserin yazarı Norman G. Finkelstein’dır (Türkçesi: Söylem Yay. 2001).

Garaudy’yi 80 yaşından sonra, sırf düşüncelerini ifade ettiği bir kitabı yüzünden cezaya çarptırdılar. Nedeni sözüm ona “özgürlüğün beşiği” Fransa’daki antisemitizm yasası idi.

28 Şubat sürecinde benzer bir yasa, kaşla göz arasında Türkiye’de de çıkarılmak istendi. Sahi, kimdi bu 28 Şubatçı “Müslüman mahallesinin salyangoz satıcıları”?

Onu geçip, antisemitizme gelelim.

Garaudy kitabında antisemitizm mi yapmıştı, yoksa antisiyonizm mi? Antisemitizm, Yahudi ırkına toptan karşı olmaktı. Bir ırkın yeryüzündeki varlığına toptan karşı olma düşüncesini tarihte ilk defa İslam dışı dünyada rastlanır. Eğer Babil ve Asur kıyımlarını saymazsak, Yahudilere karşı ilk sistematik soykırımı Batılılar gerçekleştirmiştir. MS. 70 yılındaki Titus Soykırımı bunun şahididir. Hitler, bu işi, Romalı Titus’tan 19 asır sonra tekrarlamak isteyen ikinci Batılıydı.

Ne yaman bir paradokstur ki, Yahudiler Hitler sayesinde “kahırla lütfa erdiler”. Değilse, 50 yıldır başta sinema ve müzik olmak üzere tüm sanat dallarındaki “holokost endüstrisi” nasıl harıl harıl çalışır ve tüm dünyaya ürün pazarlardı? Soykırım istismarı, sadece sanat alanında değil, bilim, medya, siyaset ve askeri alanda da yapılmakta.

Antisemitizm suçlaması, Yahudilerin kendilerine yönelik her eleştiriye karşı sığındıkları cankurtaran simidi. Şablon hazır; muhatabına “antisemitik” yaftası yapıştır, işini bitir. Bir daha ağzına “Yahudi” sözcüğünü alamasın. Nasıl olsa “antisemitizm” deyince akan sular duruyor.

Antisemitizm ucuz yaftası, medyanın Yahudilerin denetiminde olduğu ABD gibi ülkelerde hâlâ prim yapabilir. Fakat Filistinlilere karşı uygulanan İsrail Nazizmine her gün şahit olan, kundaktaki bebelerin vahşice katledildiğini ekranlarından içleri yanarak seyreden kitleler için, bu ucuz çamur tutmayacaktır.

Yukarıda dile getirdiğimiz tarihsel paradoks aynıyla burada da geçerlidir. Nasıl ki Hitler yaptığı kıyımla bilerek ya da bilmeyerek Siyonistlerin amaçlarına hizmet etmiş görülüyorsa, Filistinlilere kıyım uygulayan her Yahudi, dünyada Yahudilere karşı nefreti körüklediği için, “antisemitizmin” baş sorumlusu olarak görülmelidir.

Bu durumda insaf ehli her Yahudi’nin antisemitizmle suçlaması gereken kişilerin başında, Şaron ve onun cinayet şebekesi gelmelidir. Yahudiler şunu iyi bilmelidirler ki, başlarında Şaron gibi Filistinlilerin Hitler’liğine soyunmuş yöneticiler olduğu sürece, başka birilerinin “antisemitizm” yapmalarına zerre kadar ihtiyaç yoktur. Filistin’de işlenen cinayetler, Yahudi dışı dünyanın Yahudilere bakış açısını belirleyen en büyük etmendir.

Sağduyulu Yahudiler eğer rahatsız olacaklarsa, bu manzaradan rahatsız olmalıdırlar ve acilen “semitizm” ile “siyonizmi” özdeşleştiren söylemlerini gözden geçirmelidirler. Eğer Siyonizm ile Semitizm aynı şeyse, o zaman Siyonistlerin yaptıkları cinayetlerden dolayı Yahudilerin suçlanmasına kızmaya hakları yoktur. Eğer Siyonizmli Semitizmi ayıran bir söylemi benimserler ve Siyonizm’in işlediği cinayetleri savunmaktan vazgeçerlerse, o zaman “antisiyonistler” ile “antisemitistleri” birbirinden ayırmayı başarabilirler.

Bunu başaramadıkları sürece Yahudiler kolektif bir özeleştiri ve tevbeye yanaşmayacaklardır. Buna yanaşmadıkları sürece de, cinayeti savunmaya devam edecek, bu da onlara yönelik nefretin katlanarak artmasına yol açacaktır.

Sonuç mu? Sonucu İslam’ın son vahyi olan Kur’an açık ve net olarak veriyor:

“Ne zaman savaş ateşini tutuşturmuşlarsa, Allah onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuk için yarışırlar; Allah ise bozguncuları sevmez.” (Maide 64).

Peki, Yahudiler arasından hiç mi doğruyu söyleyen, özeleştiri yapan, tarih boyunca Yahudilerin yaşadıkları bütün bu toplu kıyım ve sürgünlerin nedenlerini araştırarak “Hırsızın hiç mi suçu yok?” diye soran, sağduyulu insanlar yok?

Olmaz olur mu? Elbette var. Fakat diğerlerinin sesi onların sesini bastırıyor. Hatta onlar da Siyonistlerin elinden ve dilinden emin olamıyorlar. Kendi dindaşları olduğuna bile aldırmadan, bu insanları “antisemitizm”le dahi suçlayabiliyorlar.

İşte onlardan biri İsrail Shahak. Bu insaf ehli ve sağduyulu Yahudi için, bir başka sağduyulu Yahudi olan Noam Chomsky şöyle diyor: “Shahak, olağanüstü kavrayışı ve derin bilgisi ile seçkin bir uzmandır”. Haaretz gazetesi yazarlarından Benyamin Beit-Hallahmi de “İsrael Shahak, genellikle İsraillilerin duymaktan hoşlanmayacakları doğruları söyleme konusundaki ilkeli ısrarı sebebiyle ülkede tanınmıştır” diyor.

Doğruları biz söylediğimizde Yahudiler hemen “antisemitist” çamurunu yapıştırıyorlar. Bir de kendilerinden birine söyletelim, bakalım buna ne diyecekler?

 

Yorum Yaz