Tarih dersi

Bilgi iyidir. Hele tarihi bilmek daha iyidir.

Eğer bu tarih daha dün denecek kadar yakın bir tarihse, üstelik üzerinde yaşadığınız toprakların tarihiyse, üstelik o günlerin tanıkları ya da tanıklarının tanıkları hâlâ aranızda dolaşıyorsa, bu önem daha bir artar.

Bugünkü yazımızın konusu tarih.

Anadolu, “askerî tenkil tarihi”nden, örnekler sunmak geldi içimden. Fakat bunu yaparken sadece bilgilendirme amacını güttük. Hiç kimseyi rahatsız etmemek için, sadece “resmi”, dahası Genelkurmay Yayınları gibi “askeri” yayınlara başvurduk. Zinhar, yoruma girmedik.

Hem yakın tarihe ilişkin bir yazı yazacaksınız, hem de yürürlükteki yasalara tamı tamına uygun olacak. “Bu olacak şey mi? Bunu hangi babayiğit başarabilmiş ki, sen başarasın?” diyenleriniz, bu yazıyı okuyup bitirdiğinde “Helal olsun” diyecek ve ekleyecek “Olurmuş vallahi”…

Amacımız, sevgili ulusumuzu bilgilendirme görevimizi yerine getirmek ve onun ‘ilerlemesine’ bir nevi katkıda bulunmaktır. Bir de, insanlarımızın merakını kamçılayarak onlara “muasır medeniyet seviyesi” yönünde bir adım daha attırmaktır. Ancak, yazdıklarımı kırık dökük bulurlarsa, kusura bakmasınlar. Bir yazar, ulusuna daha başka nasıl hizmet edebilir ki?

TARİHTEN BİR YAPRAK

Albay Rahmi Apak kaleme almış. Adı Türk istiklal Harbi, İç Ayaklanmalar.

Yıl 1919’un Aralık ayı. 9 Aralık’ta Albay Hasan komutasında iki piyade bölüğü dört makineli tüfekle birlikte bugün Gümüşhane’nin bir kazası olan Hart üzerine sevk edilir. Bölükteki erler subaylarının ateş emrini reddederler.

Bu kez Erzurum’dan 9. Tümen komutanı Yarbay Halid komutasında, Erzurum ve Gümüşhane’deki 28. Alayın iki taburu, 29. Alayın iki taburundan oluşan 600 er, Erzincan’daki Kolordu Suvari alayından iki suvari bölüğü, Erzurum’dan dört toplu bir obüs bataryasından müteşekkil küçük bir orduyla Hart üzerine yürür. Bunlardan ayrı olarak, ihtiyat maksadıyla 3. Tümenden iki topla takviyeli bir piyade taburu Gümüşhane’ye getirilmiş, bir piyade taburu da, Of taraflarındaki müritlerin yardıma gelmesini önlemek için bölgeye sevk edilmiştir.

Albay Rahmi Apak, “tenkil harekatının” başarıyla sonuçlandığını, düşmanın evlerinden çıkamaya dahi fırsat bulamadan toptan imha edildiğini yazdığına göre, öyledir. Bu arada Apak şunları da yazmış: “Bu şiddetli bastırma hareketi doğuda çok önemli etki yaptı ve benzeri olayların çıkmasına engel oldu.”

Demek ki, biraz da “ibret-i alem” bir ceza olmuş. Albayımın sözlerinden böyle anlaşılıyor.

Altını üstünü karıştırmayın. Neden toptan imha edilmişler? İmha edilen “düşman” kimmiş? İmha eden dostlar ne adına imha etmişler? Bunların tamamı sakıncalı sorular cümlesine girdiği için geçiyoruz. Albayım bu kadar yazmış, siz de bu kadarına razı olun.

Madem “bilgi iyidir” diye başladık, küçük bir bilgi notunu okuyucudan esirgememek de boynumuzun borcudur: Hart’ı obüslerle imha edip topunun canına okuyan kahraman komutan “Deli” lakaplı Yarbay Halit, gösterdiği bu başarıdan dolayı hızla terfi edip Paşa oldu. İyiliği unutulmayıp 1. Meclise milletvekili atanarak ödüllendirildi. Fakat aksilik bu ya, İstiklal Mahkemeleri’nin ünlü Üç Ali’sinin baş Ali’si (Çetinkaya) tarafından mecliste kurşunlanarak “imha” edildi.

Hikmetinden sual olunmaz. “Niye ödüllendildi, niye imha edildi?” gibi sakıncalı sorulara mahal yok. Öyle olmuşsa, öyle icap etmiştir.

TARİHTEN BİR YAPRAK DAHA

Yukarıdaki kitap hoşuma gitti. Bayağı ibretlik şeyler yazıyor. Bir örnek daha almadan edemedim.

1920 yılının Ekim ayı. Yarbay Osman komutasında bir alay, iki müstakil tabur, bir jandarma takımı, iki dağ ve bir obüs topu takviyeli birlikler Ilgın üzerine gönderilir. (s. 127) Tarihçi yazar Yarbay Rahmi Apak, burada düşmanı çoluk-çocuğuyla, kadın ihtiyarıyla birlikte toptan imha eden kahraman komutan Yarbay Osman’a haksızlık ederek şöyle der:

“Yarbay Osman yaradılış itibarıyla merhameti az olan bir adamdı. Bunları şiddetle cezalandırmaktan çekinmiyordu.” (s. 129)

Ne yapmış Yarbay Osman. Ilgın’ı topa tutup içindekilerle birlikte tamamen imha etmiş. Görevini yapmış. Kişi görevini yapmakla suçlanabilir mi? Gel de Tarihçi Albay’a anlat…

Demirci Mehmet Efe de Ilgın, karaman, Sultaniye, Koçhisar civarındaki köyleri cezalandırmakla görevliydi. Tarihçi General Kenan Esengin Milli Mücadelede Hıyanet Yarışı adlı eserinde, Efe’nin 14 köyü içindekilerle birlikte yok ederek, bulduğu tüm erkekleri de asarak görevini tamamladığını yazar.

“Bilgi iyidir” dedik ya, işte bir bilgi notu daha: Bu Yarbay Osman, ünlü Muhafız Alay Komutanı Topal Osman’dır. Görevini başarıyla yaptığı için ödüllendirildi ve Miralaylığa terfi etti. Daha sonra da bir baskınla öldürüldü.

Not 2: Görevini başarıyla yapan Demirci Mehmet Efe, ne hikmettir bilinmez, müfrezesiyle birlikte dağa çıktı. Onun için de imha emri geldi. Onu imha ile görevlendirilen Albay Refet (Bele), Efe’nin Konya civarında yerle bir ettiği köylerden topladığı altınları ele geçirmekle yetindi. Daha sonra onların ne olduğunu soranlara, “Onunla kendisini besledim” diyecektir.

Not 3: İstiklal Mahkemesi resmi celladı Cellat Kara Ali, Son Posta gazetesinin (3 Mart 1931) kendisiyle yaptığı mülakatta, yukarıdaki türden “imha” hareketi sırasında astığı kişilerin toplam sayısını verir: 5216 kişi. Ve ekler: Bunların 3000’i, Konya ve civarında astıklarımdır.

İşte bu şanlı tarihin gölgesi altında yaşıyoruz.

Bilgi iyidir. Hele tarihi bilmek daha iyidir. Eğer bu tarih daha dün denecek kadar yakın bir tarihse, üstelik üzerinde yaşadığınız toprakların tarihiyse, üstelik o günlerin tanıkları ya da tanıklarının tanıkları hâlâ aranızda dolaşıyorsa, bu önem daha bir artar.

 

Yorum Yaz