Yüreğiniz yetiyorsa!..

ÖSS sınavı sonuçlandı.

Sonuçlar ne olursa olsun, şaibeli bir sınavdır bu. Çünkü İHL’lerin kökünü kurutmak için tüm meslek liselerine ve onların mezunlarına “zenci” muamelesi yapılmıştır.

Kovboylar bu ülkede hiçbir yarışa eşit başlamak istemiyorlar. Kendilerini bu ülkenin beyazları, Müslüman halkı bu ülkenin zencileri sayıyorlar.

Bu sapık yaklaşım, ÖSS sınavında kendini açıkça gösterdi. On binlerce İmam-Hatipli ve onların şahsında meslek liseli, yarışa kendi akranlarıyla eşit başlatılmadı. Puanları hiçbir hukuk mantığına sığmayan bir yöntemle kırıldı. Tüm meslek liseliler mağdur edildi.

Ne için?

Malum zümrenin keyfi için elbet. Onların dine ve dini değerlere düşmanlığının cezasını, bu ülkenin on binlerce genci ve onların yüz binleri bulan aileleri çekti.

Peki, bu milletin evladına bu zulmü reva gören bu güruhun nitelikleri ne?

Birincisi, hazineden geçinmek… Yani bu milletin cebinden maaş alıp bu milleti sırtından hançerlemek onların alamet-i farikasıdır. İkincisi, tüm yarışlarda “hakem” rolünü kimseye kaptırmamak.

ÖSS de bir yarıştı. Bu efendiler sırtlarına “hakem” elbisesi geçirip sahaya çıktılar. Yarışı başlattılar.

Fakat kendileri tüm varlıklarını takımlardan biri üzerine yatırmış bir “altılı ganyancı” rolündeydiler.

Karşı takım kazanırsa oyunu kaybedeceklerini biliyorlardı. Tüm sermayelerini malum takıma yatırmıştılar. Onların kazanmalarını istiyorlardı. Fakat bu yarıştı. Kimin kazanacağı belli olmazdı.

Onlar işi garantiye almak istediler. Kendi takımları dışında kalanları yarışa çok gerilerden başlattılar.

Bunun için yasa gerekiyorsa yasa çıkardılar, tehdit gerekiyorsa silahlı bürokrasiyi tehdit aracı olarak kullandılar, darbe gerekiyorsa darbe yaptırdılar.

Ve sonuç onların istediği gibi oldu.

28 Şubat darbesinden önce üniversite sınavlarında en yüksek dereceye girenler arasında İmam-Hatipliler çoğalmaya başlamıştı. Hatta İmam-Hatipliler 28 Şubat öncesindeki ve sonrasındaki sınavlarda şampiyon olmuşlardı.

Kovboylar bunu sindiremedi. Onlar bu ülkede hiç eşit şekilde yarışa gelememiştiler. Eşit başladıkları tüm yarışları kaybedeceklerini adları gibi biliyorlardı. Çünkü onlar hormonlu zümreye mensuptular. Sütlerine haram karışmıştı. Teşvik kredisiyle büyümüş, devlet imkanlarını sonuna kadar kullanmışlardı.

Bu sadece ÖSS’de değil, her alanda böyleydi.

Mesela ticarette…

Bu ülkede kredi sistemi resmi ideoloji yandaşlarına peşkeş sistemiydi. Alınlarının teriyle değil, ideolojik kayırma sonucu zengin olmuşlardı. Onun için de kendilerini zengin eden ideolojik oligarşinin devamı için gerekirse para musluklarını açmaktan geri durmuyorlardı.

Mesela siyasette…

Önce CHF sonra CHP bunun adıydı. Rejim partisiydi. Tek partiydi. Önceleri “açık oy gizli tasnif” gibi evlere şenlik bir yöntemle ancak seçim kazanabiliyordu. Bu yönteme rağmen yine de rakip bir partiye izin verilmiyordu. 1930’da Fethi Okyar’a kurdurulan muvazaa partisi Serbest Fırka’nın bile milletin teveccühüne mazhar olmasını içlerine sindirememiştiler.

Menemen, Roma’dan sonra dünyada topyekün ateşe verilen ikinci şehir olacaktı. Son anda şefaatçiler sayesinde kurtuldu. Suçu neydi dersiniz? Yerel seçimlerde “devlet fırkası” yerine muhalif fırkayı (o da muvazaalıydı) desteklemek.

Adnan Menderes ve arkadaşlarının başına gelenleri de buna ekleyin.

Ey kovboylar, yüreğiniz yetiyorsa, bu ülkenin asıl sahipleriyle eşit şartlarda yarışın!

Yorum Yaz