Bayram yapanlar, bayram yapamayanlar

Bayram… Bu kelimeyi söylerken dilime kekre bir tat, yüzüme buruk bir tebessüm, yüreğime katmerli bir acı düğümleniyor.

Önce, her gün hoyrat bir el tarafından kundaklanan yürekler geliyor gözümün önüne. Sonra, 65 milyonluk hapishaneye döndürülen üzerinde yaşadığımız şu toprakların makus talihi geliyor.

Kızım Hatice’nin 13 yaşındaki serçe kuş yüreğine daha şimdiden bir yumruk gibi oturan başörtüsü acısı geliyor, “Baba, ben okula gitmek istemiyorum” deyişi geliyor. Neden böyle söylediğini biliyorum; şimdiye dek seyircisi olduğu zulmün, bundan böyle aktörü olmayı omuzlarının kaldıramayacağını düşünüyor. Hayatlarının baharında doğdukları toprakları terk edip dünyanın dört bir tarafına hicret eden başörtüsü mağduresi kızlar geliyor gözümün önüne. Gördüğüm günden beri hiç aklımdan çıkmayan, lisan-ı hal ile “Bir ah ile bu alemi viran ederim ben! “diyen o annenin gözyaşları geliyor. Ve bir babanın telefondaki ağlamaklı sesi tekrar çınlıyor kulaklarımda: `Yanlış yerde mi doğduk? Biz bu ülkenin nesi oluruz ?

Yokluğa ve yoksulluğa mahkûm edilmiş bu ülkenin alt sınıfları geliyor gözümün önüne. Önce baklava çaldığı için 9 yıla mahkum eden, sonra da lütfen affeden hukuk sistemi geliyor. Dahası, ekranda `6 kişiyi diri diri yaktılar! diye canhıraş çığlık atan kadın geliyor. Ve evladı yanan anaların yüreği geliyor.

Kendi kendime soruyorum: Hangi ana evlat doğurmakla suçlanabilir? Bir anayı ana olduğu için suçlamak kimin haddine? Yüreği yanık analar nasıl bayram yaparlar?

Sorular üşüşüyor zihnime, sorular, sorular… Her biri etime saplanmış bir kanca gibi sorular…

28 Şubat konseptine uygun ilahiyatçı imalathanesi olarak kurulan İstanbul İlahiyatın önünü açmak için Marmara İlahiyatın idam kararını infaz etmekle görevlendirilen baygın bakışlı Zekeriya Beyaz bayram yapacak. Ya bu infazı bir idam mahkûmu gibi bekleyen Marmara İlahiyatın iffetli kızları ve onurlu öğretim elemanları da bayram yapacak mı?

Canisi, zatîsi, arsızı, hırsızı, yüzsüzü Rahşan Hanım’ın tombalasından çıkan Şartlı Salıverme sayesinde bayram yapacak; mağdurlar, maktul yakınları, zulme maruz kalanlar, düşünce ve inanç mağdurları da bayram yapacak mı?

Hepsinden öte Abdullah Öcalan, özel adasında, güvenlik çemberi içinde krallar gibi bayram yapacak, 28 Şubat’ta milletin tankını milletin üzerine süren andıççıların mağduru Nureddin Şirin de bayram yapacak mı?

Bir buçuk milyar öksüz

Gözümün önüne gelen yukarıdakilerle sınırlı değil. Bir buçuk milyarlık öksüz ve yetim bir ailenin kundaklanmış geçmişi, içler acısı hali ve haczedilmeye çalışılan istikbali geliyor gözümün önüne. Ardından yüreğimin kanayan coğrafyası geliyor.

Soruyorum kendi kendime:

Kardeşi Kudüs esirken Mekke bayram yapacak mı?

Kardeşi İstanbul ağlarken, Medine bayram yapacak mı?

Kardeşleri Mescid-i Aksa ve Ayasofya mahzunken, Kabe bayram yapacak mı?

Sakarya yüzüstü sürünmeye devam ederken, onun Afrikalı kardeşi Nil bayram yapacak mı?

Filistin halkı katledilirken, Çeçen halkı yurtsuz yuvasız dağları mesken tutmuşken, Türkiye bayram yapacak mı? Bir özel hastanenin salonunda dramlarına şahit olduğum çeçen kadınlar geliyor gözümün önüne. Onların cephede olan kocaları, yavruları, kardeşleri geliyor.

Bu soruların cevabı belli.

O halde bayram niçin gelir?

Elbette sevinç naraları atalım, çılgınca eğelenelim, tatili fırsat bilip yan gelip yatalım için değil. Bayram, ebedi kurtuluş müjdesinin dünyadaki provasıdır. `Bir Ramazanlık bir ruh bakımının dünyadaki karşılığı bayram olursa, bir ömrü Allahlı kılınan bir hayatın ahiretteki karşılığı nasıl olur? sorusuna bir dikkat çekiştir bayram. Asıl `kurtuluş`, asıl `bitimsiz mutluluk`, asıl `başarı` da odur. Tıpkı Kur’an’ın dediği gibi:

`Her can ölümü tadıcıdır. İyi bilin ki yaptığınızın karşılığı Kıyamet Günü’nde sizlere tastamam ödenecektir. İmdi, her kim ateşten kurtulur da cennete alınırsa işte o kimse gerçek bir kurtuluş ve başarıya ermiş olur. Zira bu dünya hayatı(na düşkünlük), insanı aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir..` (3.185)

Kim bilir, `bayram` anlamına geleniydi sözcüğüyle, “ahiret” anlamına gelen meal sözcüğünün aynı kökten gelmesinin nedeni, belki de budur.

Al varlı Efe Hazretlerinin şu dörtlüğü, bu bayram ve her bayram, her müminin yüreğinden kopup gelen temenninin bir özeti olsa gerektir:

Rabbim bizi affede

Bayram o bayram olur

Cümle günahlar gide

 

Yorum Yaz