Bugün yazı yazamadım

Saat 20.15… Ben yazımı yetiştiremedim. Mahcubum.

Ya ben zamanı kullanmasını bilmiyorum veya zaman yetmiyor. Sanırım kusur benim. Eğer Allah’ın yardımını celp edebilseydim, Allah zamanıma bereket verirdi diye düşünüyorum.

Hani, Uhud yenilgisinin ardından sahabe-i kiram, “Bu, başımıza kimin yüzünden geldi?” diye soruyorlar da, Kur’an da şöyle cevaplıyordu ya: “Kendi yüzünüzden geldi! Hâlâ akletmeyecek misiniz?” Kendi yüzümüzden, değil mi efendim?

“Allah” dedim de, aklıma geldi. Gelin ben gazetenin baskısını daha fazla geciktirmeyeyim. Bu benim omuzlarıma daha ağır gelir. Madem Allah dedim, elimin altında bir yılımı alan “Allah” adlı çalışmadan cümleler seçeyim. Hem ben rahatlayayım, hem de okurlarım kahr ile lutfa ersinler. Ne dersiniz?

Allah’sız kalmak, manevi ölüm alâmetidir. Ceset, nefessiz kalırsa ölür. Ruh, O’nsuz kalırsa ölür. Her nefes sahibi, aldığı nefes adedince O’nu tesbih eder. O’nun varlığını ve birliğini inkâr edenleri, başta kendi aldıkları nefes yalanlar. “Ben… Ben… Ben…” diyerek kendi nefislerini ilahlaştıranları, “O… O… O…” diyen nefesleri tekzip eder. İşte bu nedenle “Çıkmayan candan ümit kesilmez”. O’na sırt çeviren her nefis, bir gün gelir, aldığı nefesin farkına varabilir, O’na yüzünü dönebilir.

İman sevgiye benzer, inkâr ise nefrete. Sevgi pozitif bir şeydir, nefret negatif. Sevgi insanı artırır, nefretse insana hiçbir şey katmaz. Tıpkı bunun gibi, iman özü itibarıyla pozitif bir değerdir, inkâr ise negatiftir. İman, tıpkı sevgi gibi insanı zenginleştirir, inkâr ise nefret gibi insanı yoksullaştırır. İman artmak, inkâr eksilmektir. İman katma değer, inkârsa değer yıkıcıdır.

İman hatırlamak, küfür unutmaktır. Hatırlamak geri kazanmaktır, unutmaksa kaybetmek ve azalmaktır. İman eden, vicdanında peşinen var olan hudurî bilgiyi hatırlamış sayılır. Fıtrat altyapısına uygun bir üstyapı edinmiştir imanla. Tabir caizse, fıtrat cıvatasının dişlisine uygun bir somun geçirmiştir. Altyapıyla üstyapı arasındaki bu uyum ve kenetlenme hali, insandaki kişilik yırtılmasını ve iç kopmaları önlemenin en emin yoludur. İman varoluşsal emaneti hatırlamaktır, inkâr varoluşsal emaneti unutmaktır. İman bir bağlanış, inkârsa bir kopuştur. Bağlanmak kişiyi “emin” kılar. Bu yüzden iman varoluşsal güvenliğin garantisidir. İman, sebattır; sahibinin kendi yerinde iskânını sağlar. Yerinde iskân eden, sükûnet bulur. İnkâr ise, savruluştur. İnkâr eden yol almaz, dolaşır. Kopuş, sahibini güvenlikten mahrum eder. Sahte bir özgürlük hissi uyandırsa da, bunun gerçek bir özgürlük olmadığı çok geçmeden anlaşılır. Çünkü inkâr, “özü gürleştirmez”, aksine özü yok eder, kurutur. Özü gürleştirmeyen şeyin verdiği özgürlük hissi, uyuşturucunun verdiği mutluluk hissi kadar sahte, sentetik ve geçicidir.

İman haddini bilmektir, küfür haddini aşmaktır. İman, bir kendinde olma halidir. Kendinde olmayan, kendini kaybeder. Kendini kaybeden, haddini bilmez. Haddini bilen kendini bilir, kendini bilen Rabbini bilir. İman kendini bulmaktır, inkâr kendini kaybetmektir.

İman şükürdür, inkâr nankörlük. Teşekkür ekmeğin değil, ekmeği verenin hakkıdır. Sahipsiz nimet olmaz. Bir şey nimetse, mutlaka sahibi vardır. Nimeti fark eden, nimetin sahibini arar. Nimetin sahibini bulan, O’na teşekkür eder. Nimeti fark etmemek, münkir-i nimet olmayı getirir. Bu nankörlüktür. İman vefadır, inkâr vefasızlık.

İman yüz dönmektir, küfür sırt dönmek. Nura yüzünü dönen, gözünü aydın eder. Nura sırtını dönen, hayatı kendisine zindan eder. İman, kaynağa yönelmektir. Allah göklerin ve yerin nurudur. Allah’a iman, nurun kaynağına yönelmektir. İnkâr ise herhangi bir yere yönelmek değil, bir yönelişi reddetmek, yüz çevirmektir. Yüzünü nura dönenin yüzü ak, alnı açık, gözü aydın olur. Yüzünü nurdan çevirenin yüzü kara, gözü kapalı, gönlü kara olur.

İman ilgidir, küfür kayıtsızlık. İman eden, varoluş anlam ve amacına ilgi duymuş, inkâr eden varoluş anlam ve amacına kayıtsız kalmış olur. İman edenin sahip çıkacağı bir değer vardır. Bunun için hassas ve müteyakkızdır. İnkâr, negatif tabiatı gereği, sahibi için bir değer değildir. Dolayısıyla korunması ve titizlenilmesi de gerekmez. Bu ise kayıtsızlığı getirir.

Rabbimiz! Bizi kendinden mahrum etme!

Yorum Yaz