Öğrenmek istiyorum: İrtica İslam’ın

Türkiye’deki baskı rejiminin doğurduğu en vahim sonuçlarından biri, “semantik terör”dür.

Semantiği “anlambilim” olarak tanımlarsak, ne kastettiğim daha iyi anlaşılır. Kelimeler, asli anlamlarından soyutlanıp içleri keyfi bir biçimde yeniden yüklenerek resmi ideoloji tarafından hasımlarını hedef alan bir kurşun olarak kullanılmaktadır.

“İrtica” sözcüğü “semantik terör” araçlarının başında gelir. Bu aracı kullanarak açmayacağınız kapı yoktur. O kadar tanımsız ve şekilsiz bir araçtır ki bu, eline geçtiği kimsenin tanımına göre şekil almaktadır. Siz “irtica” sözcüğüne, kullanışlı bir maymuncuk olarak da bakabilirsiniz.

Bir kere “irtica” naralarıyla birilerinin üzerine yürüyen kişi ya da çevrelerin, dürüst olmadıklarını vurgulamamız gerekmektedir. Dürüst değiller, çünkü düşman ilan edip top yekun savaş açtıkları şeyin adını doğru koymuyorlar. “İrtica” bir kamuflajdır. Bunu nereden çıkarıyoruz? Bundan kolay ne var! Bir şey ki, yıllar yılı kendisine karşı savaşacaksınız, onu “birinci tehdit” ilan edeceksiniz, o da yetmeyecek “top yekun savaş” ilan edeceksiniz; fakat iş top yekun savaş ilan ettiğiniz, tüm silahlarınızla üzerine gittiğiniz “hayati tehlikeyi” tanımlamaya gelince, köşe bucak kaçacaksınız.

Bunun iki anlamı var: Ya siz muhayyel bir düşmana karşı savaşan paranoyak birisiniz. Gerçekte ortada düşman falan yok, sizin halisünasyonlarınız ve evhamlarınız var. Ve gerçekte siz kendi korkularını ve hastalıklı ruh halini topluma mal etmeye çalışan bir nevrotiksiniz. Havayı tokatlıyor, suya tekme sallıyorsunuz. Savaş ilan ettiğiniz şeyin Donkişot’un saldırdığı yel değirmenleri kadar dahi gerçekliği bulunmuyor. Ya da, savaştığınız ve baş düşman ilan ettiğiniz şeyin adını bile-isteye doğru telaffuz etmiyorsunuz. Kasıtlı bir biçimde gerçeği gizliyor ve birilerini aldatıyorsunuz. Semantik bir terör estirerek, dezenformasyonu savaş stratejinizin bir parçası olarak görüyorsunuz.

Eğer birinci ihtimal doğruysa, bunun sağlıklı bir ruh hali olmadığı kesin. Bu, tımarhaneden kaçan akıl hastalarının her nasılsa bir ülkenin tüm yönetim mekanizmalarını ele geçirerek ülkede akıllıları “hasta”, aklı “düşman” ilan etmeleri kadar abestir. Erken kalktığı için her nasılsa yönetimi eline geçirmeyi başarmış paranoyak bir elitin, koca bir halkı paranoyalarına kurban etmeleri gibi bir anlam taşır. Hepimizin delirmesi için yayınlanan fermanlara uymamızı kimse bekleyemez. Gördüğü halisünasyonlarla bizleri de “gulyabanilere” karşı savaşa çağırmalarına ancak acımaklı bir tebessümle cevap verebiliriz. Böylesi bir psiko-patolojik duruma, bir musibet, bir salgın ruh hastalığı olarak bakılır ve karantinaya alınması önerilir.

Yok, eğer ikinci ihtimal doğruysa; bu yukarıdakinden daha da vahim bir durumdur. Çünkü birilerini tehdit ilan edenler, koca bir toplumun “anlamına” tecavüz edip “bilgi” ve “bilinç” anarşisine yol açtıkları için kendileri en büyük tehdittirler. Bu durumda onların gizledikleri gerçeğin ne olduğunu bilmeye çalışarak önlem alırız. “İrtica” kod adını verdikleri düşmanın gerçek adını öğrenmeye çalışırız ki, bu da bizi hiç “hık-mık” etmeden “İslam’a” götürür.

Eğer ikinci şık, yani kendisine karşı top yekun savaş açılan şey bizzat var olan bir gerçeklikse, bu durumda “irtica” kamuflajını atıp adını doğru biçimde “İslam” koymak dürüstlük gereğidir. Bu böyle söylenirse karşı çıkan mı olacak? Yok, ben göremiyorum. Zaten karşı çıkacak olan, malum ağızlardan “irtica” sözcüğü ilk döküldüğünde ne kastedildiğini adları gibi bildiler ve yüreği yeten karşı çıktı, yetmeyen içine attı ya da sineye çekti, oturdu. Eğer gerçekten böyleyse, bunu açıkça ilan etmek, İslam’ı birinci tehdit ilan edenleri “İrtica” gibi “İslam’ın kod adı” olarak kullanılan sinsi bir kavramı tanımlama derdinden de kurtulmuş olurlar.

Peki, -tabi ki ikinci şıkkın doğru olması durumunda- bunu neden yapmıyorlar? Neden, açıkça “Bizim irtica mirtica dediğimize bakmayın. Şimdiye kadar İslam diyemediğimiz için “irtica dedik”. Gerçekte maksadımız İslam’dı. Ama bunu hem stratejik hem taktik açıdan uygun bulmadık.” İtirafında bulunarak gerçeği açıklayıp rahatlamıyorlar?

Bunun iki nedeni olabilir: Birincisi, İslam’ı istismar ediyor olabilirler ki; bu “dini istismar etme” işi şimdiye kadar “irtica savaşçısı” tüm kişi ve çevrelerin hasımlarına yönelttikleri bir töhmetti. Acaba, bu taktikle hasımlarına attıkları suçu işlerken suçüstü yakalanmak istemiyorlar da, onun için mi?. Bu gerçekten müthiş bir taktik: İnsanları hem “irtica” adı altında İslam’a karşı savaştıracaksınız, hem de o zavallılar kendilerini hâlâ “Müslüman” zannedecekler. Eğer böyleyse, bu planı stratejik deha sahibi biri hazırlamış olmalı.

Muhtemel ikinci nedeni ise, nasıl desem, İslam’la “İslam” diye savaşarak baş edilemeyeceğinin, İslam’ın öyle cepheden savaş açarak yıkılamayacak kadar güçlü bir inanç sistemi olduğunun bilincinde olmak. Bunun için de, cepheden “İslam” diye değil, arkadan “İrtica” vs. gibi psikolojik harbin bir uzantısı olan imaj bozma amaçlı “kod isimler” takarak savaşmak…

Buraya kadar, hep ihtimaller üzerinde durdum. Gerçek bunların hangisi, ben de merak ediyorum. Bunu öğrenmemiz için, kendini savaş açmakla yetkili gören birilerinin bizi ikna eden bir açıklama yapması gerekiyor.

Eğer bu açıklama, “İrtica İslam’ın kod adı değildir, irtica ile kastımız kelimenin içerdiği gerçek anlamdır” şeklinde olursa, herkes iyi bilsin ki, irticanın en büyük düşmanı ben olurum.

( 8 Eylül 2000 )

Yorum Yaz